Fidye miktarı Fitre kadar 10 Euro ‘dur.
Almanya’da fitre kaç euro?
Fidye miktarı Fitre kadar 10 Euro ‘dur.
30 günlük fitre ne kadar?
Fitre nasıl hesaplanır? 30 günlük fitre ne kadar 2023? Fitre, her yıl Ramazan ayının ardından bayrama ulaşmanın şükrü olarak maddi durumu yerinde olanlar tarafından ihtiyaç sahibi kimselere verilir. Bu yıl ramazanın başlangıcından gelecek yıl ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarını 70 lira olarak belirledi. 30 GÜNLÜK FİTRE NE KADAR? Ramazan ayının bitmesiyle birlikte fitresini vermemiş olan Müslümanlar 30 günlük fitre miktarını merak ediyor. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığınca bu sene için belirlenen fitre miktarı günlük 70 TL olarak belirlendi. FİTRE NASIL HESAPLANIR? 30 günlük fitre miktarı 2100 TL’dir. Bu sene Ramazan ayı 29 gün sürecek. Buna göre 29 günlük fitre miktarı 2030 TL’dir. FİTRE KAÇ GÜNLÜK VERİLİR? Din İşleri Yüksek Kurulu, 2023 Ramazan ayının başlangıcından 2024 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarını 70 TL olarak belirledi. Bu miktar, nakdi olarak verilebileceği gibi gıda vb. maddelerden ayni olarak da verilebilir.
Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir gün içerisindeki iki öğünde tüketeceği gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması uygun görülmektedir.Her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir.Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır.Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur.
Kişi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir. (Merğînânî, el-Hidâye, II, 224). Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır. FITRE NE ZAMANA KADAR VERILIR? İslam dünyasında fitre, vacip olan mali bir ibadettir. Fıtır sadakası, her yıl Ramazan ayının ardından bayrama ulaşmanın şükrü olarak maddi durumu yerinde olanlar tarafından ihtiyaç sahibi kimselere verilir. Diyanet İşleri Başkanlığı 2023 yılı fitre tutarı olarak günlük 70 lira belirledi.
1 fitre ne kadar?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nca her yıl açıklanan fitre ücreti, 2023 yılı Ramazan ayı için 70 TL olarak belirlendi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, deprem mağdurları için fitrenin Ramazan ayından önce de verilebileceğini açıkladı.
Fitre ne kadar 2023 Euro?
IGMG 2023 Fitre Miktarını 13 Euro Olarak Açıkladı Takvim birliği vesilesiyle çifte sevincin yaşandığı Avrupa’da, ramazan ayında mali ibadetler de daha ön plana çıkıyor. IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, bu yılki fitre miktarının 13 Euro olduğunu belirtti.
2 kişinin fitresi ne kadar?
İlgili Hesaplamalar – Asıl adı fıtır sadakası ya da başka bir deyişle sadaka-i fıtırdır. İnsan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.
- Vacip oluşunun sünnetle sabit olduğuna inanılmaktadır.
- Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir gün içerisindeki iki öğünde tüketeceği gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması uygun görülmektedir.2023 yılı Nisan ayı için bu tutar Diyanet İşleri tarafından 70,00 TL olarak belirlenmiştir.
Geçmiş yıllarda belirlenen tutarlar ise aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Dönem | Fitre Tutarı |
---|---|
2023 Nisan | 70,00 TL |
2022 Mayıs | 40,00 TL |
2021 Mayıs | 28,00 TL |
2020 Mayıs | 27,00 TL |
2019 Haziran | 23,00 TL |
2018 Haziran | 19,00 TL |
2017 Haziran | 16,00 TL |
2016 Temmuz | 15,00 TL |
2015 Temmuz | 11,50 TL |
2014 Temmuz | 10,00 TL |
2013 Ağustos | 9,50 TL |
2012 Ağustos | 8,50 TL |
2011 Ağustos | 7,50 TL |
Yerine fitre verilecek kişi sayısıyla Diyanet tarafından belirlenen kişi başı bedelin çarpılmasıyla hesaplanmaktadır. Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır. Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz.
- Peygamber’in, büyük veya küçük, kadın veya erkek her Müslüman’a fitrenin gerektiğini ifade ettiğine inanılmaktadır.
- Borcundan ve temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan her Müslüman’a vaciptir.
- Bireyin fıtır sadakası ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır.
Ancak fıtır sadakasında zekât için öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır. Bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir. Kişi dinen zengin sayılanlara, Müslüman olmayanlara, ana, baba, büyükanne ve dedelerine, çocuklarına, torunlarına ve eşine fıtır sadakası veremez.
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bunun daha faziletli olduğuna inanılmaktadır. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak bayram namazından önce verilmesi müstehap (dinen emredilmediği hâlde yapıldığında sevap kazandıran davranış) kabul edilmiştir.
Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir. Tüm Hesaplamalar Artık hesaplamalar çok net hesaplama.net © 2009 – 2023 : Fitre Ne Kadar Hesaplama 2023 – HESAPLAMA.NET
Oruç tutamayanlar için fitre ne kadar 2023?
Oruç tutamayan günlük ne kadar para verecek? 2023 Fitre parası Haber Tarihi: 25 Mart 2023 16:21 – Güncelleme Tarihi: 25 Mart 2023 16:21 Oruç kefareti konusunda bir çok soru sorulmaktadır. Oruç kefareti 2023 yılında fitre ne kadar? Oruç tutmayanlar tutulmayan orucun kefaretini ödeyerek 2023 için belirlenen miktarları merak ediyor.
- Efaret oruç tutamayanların oruç yerine ibadetlerini yerine getirmesine denir.
- Efaret fitre bedeli belirlendi ve 2023 yılında ödenecek fitre rakamı duyuruldu.
- Ramazan ayında 2023 fitre miktarı açıklandı.
- Bu açıklanan fitre miktarı doğrultusunda fitrelerini verebilecekler.
- Fitre bedeli her yıl olduğu gibi bu yıl da Diyanet İşleri tarafından belirlendi.
Oruç kefareti 2023 yılında 70 Türk Lirası olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açıklanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada ” Din İşleri Yüksek Kurulumuzca 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2024 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarı, İslam dininin temel kaynaklarında zikredilen deliller ve günümüz şartlarında bir kişinin günlük gıda ihtiyacının ortalaması esas alınarak 70 TL olarak belirlenmiştir ” sözleri kullanıldı.
- FİTRE NEDİR? NE ZAMAN FİTRE VERİLİR? Fitre ve zekatta nihai hedef, yoksulun sevindirilmesidir.
- Bu doğrudan olabileceği gibi, bir vasıtayla da olabilir.
- Fitre Ramazan ayı içinde verilmelidir.
- Herhangi bir sebeple bayrama kadar verilmemiş olan fitreler daha sonra da verilebilir.
- Zekat yıl boyunca verilebilir.
Ramazan ayı içinde verilmesi adettendir.
SON 10 YILIN FİTRE BEDELLERİ FİTRE KİMLERE VERİLMEZ? FİTRE NE ZAMAN VERİLİR? ORUÇ FİDYESİ KİMLERE VERİLİR?
2011 yılında: 7.5 TL2012 yılında: 8,5 TL2013 yılında: 9.5 TL2014 yılında: 10 TL2015 yılında: 11.5 TL2016 yılında: 15 TL2017 yılında: 16 TL2018 yılında: 19 TL2019 yılında: 23 TL2020 yılında: 27 TL2021 yılında: 28 TL Fitrenin esas amacı durumu olmayan ve fakir sayılan Müslümanların ihtiyaçlarını gidermektir.
Böylece Ramazan Bayramı’nın mutluluğu tüm Müslümanlar arasında paylaşılmış olur. Zengin sayılabilecek kişilere ve gayrimüslimlere fitre verilmemektedir. İsteğe göre fitre sadece bir kişiye değil, durumu olmayan birçok yoksula verilebilmektedir. Ayrıca fitre verilirken kişi bulunduğu yerdeki yoksullara vermelidir, çünkü farklı bir yere gönderilmesi mekruh olmaktadır.
Fitre verirken dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise verilen miktarın kişinin günlük gıda ihtiyacına yetiyor olmasıdır. Sadece gıda olarak değil para olarak da verilecekse bulunulan günün şartları da göz önüne alınmalıdır. Fitre sadakası ile yükümlü olma vakti (vücub vakti) Hanefiler’e göre ramazan bayramının 1.
- Günü tan yerinin ağarması, çoğunluğa göre ise ramazanın son günü güneşin batması anıdır.
- Fıtır sadakasını yerine getirmenin geçerliliği (sıhhati) için hangi zaman dilimi içinde ödenmiş olması gerektiği hususunda da farklı ictihadlar vardır.
- Önce belirtilmelidir ki, dört mezhepte de fıtır sadakasının ramazan bayramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı vakti arasında kalan süre içinde geçerli olarak “eda” edilebileceği görüşleri h,kimdir.
Bu süreden öncesi ve sonrası hakkındaki görüşler özetle şöyledir: Hanefî mezhebinde fetvaya esas olan görüşe göre fitre, ramazan ayının girmesinden itibaren ödenebilir. Ramazan ayı girmeden bile verilebileceği görüşünde olanlar vardır. Bayram gününden sonraya bırakılması halinde de fitre yükümlülüğü devam eder ve ilk fırsatta ödenmesi gerekir.
Ramazan fidyesi zekat verilen kişilere verilebilir. Yani bireyin kendi torunu veya çocuğuna fidye vermesi mümkün değildir. Bunun yanında dedeye, anneye, babaya, büyük anneye, toruna, hanıma, evlada fitre verilmez. Eğer gelin, damat, kayınvalide, kayınpeder, üvey çocuk ve kayınbirader gibi kan bağı olmayan akrabalar fakir ise onlara verilebilir.
Hala, dayı, amca, teyze gibi kan bağı olan akrabalara fitre vermek daha çok sevaptır.2022 ORUÇ KEFARETİ NE KADAR? Günlük fidye miktarı, oruç tutamayanlar için fitre bedeli demektir. Din İşleri Yüksek Kurulu, 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarının 40 TL olarak belirlendiğini açıkladı. Haber ile daha fazlasına ulaşın: : Oruç tutamayan günlük ne kadar para verecek? 2023 Fitre parası
1 günlük oruç kefareti ne kadar 2023?
2023 yılı oruç fidyesi ne kadar? Oruç tutamayanlar ne kadar para vermeli? Oruç bedeli olarak bilinen fidyenin kaç lira olduğu, elinde olmayan bir hastalık veya özür nedeniyle oruç tutamayanlar tarafından merak ediliyor. Fidye, hastalık gibi durumlardan dolayı oruç ibadetinin yerine getirilememesi halinde oruç kefareti olarak ödenen dini-mali bir yükümlülüktür.
- Fidye, oruç tutmaya engel hastalığı olan veya yaşlılıktan dolayı oruç tutamayanların tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paradır.
- Peki bu sene oruç tutamayanlar ne kadar para vermeli? 2023 oruç fidyesi ne kadar? İşte detaylar.
- Fidye, oruç tutmaya engel hastalığı olan veya yaşlılıktan dolayı oruç tutamayanların tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paradır.
Bu senenin fitre bedeli ise Fidye miktarı ile aynıdır. İşte Ramazan ayında oruç ibadetini yerine getiremeyenlerin ödeyeceği oruç kefareti ORUÇ FİDYESİ NEDİR? Fidye kelime olarak bir kimsenin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel anlamına gelmektedir. Dinen ise karşılığı ise bazı şartlar nedeniyle oruç tutamayanların vermesi gereken miktardır. Din İşleri Yüksek Kurulu, fıtır sadakasının, Müslüman toplumların neredeyse tamamına yakın bir kesimi tarafından veriliyor olması dikkate alınarak, mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak 2023 yılı Fidye miktarı, Ramazan ayının başlangıcından bayrama kadar olan sürede günlük 40 TL olarak hesaplanıp ihtiyaç sahibine verilir.
- Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır ve ayette belirtildiği üzere bir fakiri tam bir gün doyurmaktan ibarettir.
- Bir gün ise 2 öğün olarak hesaplanır.
- Fidye (oruç bedeli) vermek durumunda olan kişi, fidyenin karşılığını para olarak da verebilir.
- Oruç fidyeleri Ramazan ayı içerisinde düzenli verilebileceği gibi, Ramazan sonunda toptan olarak da verilebilir.
“O size farz kılınan oruç, sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da oruç tutmazsa, tutamadığı günler sayısınca, sıhhat bulduğu veya yolcu olmadığı başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık veya ağır hastalık gibi sebeblerle oruç tutmaya gücü yetmeyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır.” (Bakara, 2/184). 2023 ORUÇ FİDYESİ NE KADAR? Din İşleri Yüksek Kurulu, 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarının 70 TL olarak belirlendiğini açıkladı. Belirlenen bu miktar aynı zamanda, günlük fidye miktarıdır.
- Belirtilen meblağ, nakdi olarak verilebileceği gibi gıda vb.
- Maddelerden ayni olarak da verilebilir.
- Bununla birlikte her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir.” FİDYE NASIL HESAPLANIR? 2023 senesi için Diyanet İşleri tarafından belirlenen Fidye miktarı Asgari 70 TL olarak açıklandı.
Buna göre oruç tutulmayan her gün sayısı 70 ile çarpılarak ne kadar fidye miktarı belirlenir.2023 Oruç bedelinin kaç lira olduğu, elinde olmayan bir hastalık veya özür nedeniyle oruç tutamayanlar tarafından merak ediliyor. Fidye miktarı hesaplama: 70 x (Oruç tutulamayan gün sayısı) Oruç tutamayan bir Müslümanın 2023 için ödeyeceği günlük fidye miktarı 70 liradır. FİDYE NE ZAMAN VERİLİR? Fidyeler, yalnız bir fakire verilebileceği gibi, birden fazla fakirlere de verilebilir. Ramazan içinde verilebileceği gibi, evvelinde veya sonunda da verilebilir. ORUÇ FİDYESİ KİMLERE VERİLİR, KİMLERE VERİLMEZ? Oruç fidyesi, fıtır sadakasında olduğu gibi onları verecek kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul Müslümanlara verilir.
- Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır.
- Zekât için de aynı kural geçerlidir.
- Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl (üst soy) ve fürûuna (alt soy) veremez.
- Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürû ise, çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.
Yine, bir kimse hanımına zekât, fitre ve fidyesini veremeyeceği gibi, hanımı da kocasına bunları veremez. Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, I, 301).
Fitre kimlere düşer?
Ramazan bayramına kavuşan, temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80.18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan Müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler (Kâsânî, Bedâî’, 2/70, 72).
Bir ailenin fitresi nasıl hesaplanır?
Kişinin mali ve mülki bir hakkını fakir bir kişiye devretmesine temlik denir. Fitrenin olur şartlarından biri de temlik olduğundan cami, mescit, medrese, okul, köprü, yol vb. yapımı için fitre verilemez. Örneğin; anne, baba ve iki çocuğun bulunduğu bir aile 2023 yılı için 70×4 = 280 TL fitre verir.
Fitre kaç gün için verilir?
Fitre günlük mü verilir, aylık mı? Fitre kaç günlük verilir? Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte oruç ve fitre ile ilgili sorular gündeme geldi. Fıtır sadakası olarak da bilinen fitre, Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından 2022 yılı için 40 TL olarak belirlendi.
FİTRE KAÇ GÜNLÜK VERİLİR? Din İşleri Yüksek Kurulu, 2022 Ramazan ayının başlangıcından 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarını 40 TL olarak belirledi. Her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir.
Bu miktar, nakdi olarak verilebileceği gibi gıda vb. maddelerden ayni olarak da verilebilir. FİTRE GÜNLÜK MÜ VERİLİR, AYLIK MI? Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir gün içerisindeki iki öğünde tüketeceği gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması uygun görülmektedir. Fitre, günlük veya aylık olarak verilebilir. Durumu olan Müslümanlar, fitreyi ayık verebileceği gibi, günlük de verilebilir. 2022 FİTRE NE ZAMAN VERİLECEK? Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.
Bir kişiye kaç fitre verilir?
Fıtır(Fitre) sadakası nedir ve ne zaman verilir? – Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 103-105).
Vacip oluşu, sünnetle sabittir (Buhârî, Zekât, 70-78; Müslim, Zekât, 12-16; Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21). Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 20).
Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır.
Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 128).Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır.Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur.
Kişi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir. (Merğînânî, el-Hidâye, II, 224). Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır.
Ramazan bittikten sonra fitre verilir mi?
Fitre bedelinin ne zaman verileceğini merak eden birçok kişi, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaları araştırıyor. Fitre, her bireyin, kendi ekonomik durumunu ve günlük gıda harcamalarını göz önünde bulundurarak belirleyeceği bir meblağ olarak ihtiyaç sahiplerine ödeniyor.
Diyanet tarafından belirtilen bilgilerin ardından 2023 ramazan fitresi bedeli belli oldu. Peki, fitre nedir, ne zaman verilir? 2023 FİTRE MİKTARI NE KADAR? Diyanet İşleri Yüksek Kurulu tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda 2023 fitre miktarı belli oldu. Açıklama şu şekilde; “Konu ile ilgili hadis-i şerifler, mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak ülkemizde 2023 yılı fitre miktarının 70 TL olarak belirlenmesine, bu meblağın nakdi olarak verilebileceği gibi gıda vb.
maddelerden aynî olarak da verilebileceğine, belirlenen bu meblağın, aynı zamanda günlük oruç fidyesi bedeli olduğuna, bunun yanında her bir mükellefin, kendi ekonomik durumunu ve günlük gıda harcamalarını göz önünde bulundurarak belirleyeceği bir meblağı fitre olarak verebileceğine, oy birliği ile karar verildi.” Buna göre; 2023 yılı fitre miktarı günlük 70 TL olarak belirlendi. FİTRE NE ZAMAN VERİLİR? Fitre yani fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir.
FİTRE NEDİR? Fitre (sadaka-i fıtr), Ramazan Bayramı ‘na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında nisab miktarı mala sahip olan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için, yerine getirmekle yükümlü oldukları mâli bir ibadettir. Fitre ibadeti, darda olanların ihtiyaçlarının karşılanmasına vesile olmakta; sevgi ve kardeşlik bağlarının pekişmesini sağlamasının yanında toplumsal dayanışmayı da içerisinde barındırmaktadır.
Bundan dolayıdır ki fitre, geniş bir mükellef kitlesi, tarafından yerine getirilmektedir.
Fitre alan kişi ne yapmalı?
Fitre verilirken, fitreyi alan kişiye söylemek gerekir mi? » Sorularla İslamiyet Soran : aysenince Fitre verdiğimiz kişi namaz kılıyor olmalı mı? Fitre olduğunu söylememiz gerekir mi? Duyduğuma göre “fitreyi aldım kabul ettim” diye bir namaz kılması gerekiyormuş bu doğru mudur, yoksa habersizce verilebilir mi? Değerli kardeşimiz, Fitre verilen kişinin namaz kılması şart değiildir.
Fitreyi kime verelim?
Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl ve fürûuna veremez.
Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürûu ise; çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.) Ayrıca eşler de birbirlerine zekât, fitre ve fidye veremez. Hanefilere göre aşağıda sayılanlara fitre verilmez: a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara, b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara, c) Eşine, d) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye, e) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, II, 223-228).
Şâfiîlere ve Ebu Yusuf’a göre fitre, Müslüman olmayana da verilemez (Mâverdî, el-Hâvî, III, 387; X, 519; Merğinânî, el-Hidâye, II, 223). Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, I, 301).
Fitre ne için verilir?
Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 128). Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır.
29 günlük fitre ne kadar?
Fitre ne zaman verilir? Fitre ne kadar? Fitre miktarı 2023. Din İşleri Yüksek Kurulu, Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı başkanlığında yaptığı toplantı sonrasında aldığı kararla, 2023 yılı fitre miktarının 70 TL olarak belirlendiğini ve vatandaşların fitrelerini mağdurları için öncesinde de verebileceklerini açıkladı.
- Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından karar sonrasında yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Konu ile ilgili hadis-i şerifler, mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük ihtiyacı göz önünde bulundurularak ülkemizde 2023 yılı için fitre miktarı, 70 TL olarak belirlenmiştir.
- Bu meblağ, nakdi olarak verilebileceği gibi vb.
maddelerden aynî olarak da verilebilir. Belirlenen bu meblağ, aynı zamanda günlük oruç fidyesi bedelidir.
- Her bir mükellef, kendi ekonomik durumunu ve günlük harcamalarını göz önünde bulundurarak belirleyeceği bir meblağı fitre olarak verebilir.”
- Fitre nedir?
- Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 103-105).
- Vacip oluşu, sünnetle sabittir (Buhârî, Zekât, 70-78; Müslim, Zekât, 12-16; Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21).
- Kimler fitre vermeli?
Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 20). Fitre ne zaman verilir? Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir.
Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir. Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 128).
Fitre kimlere verilir? Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir.
- Hanefilere göre aşağıda sayılanlara fitre verilmez:
- a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
- b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
- c) Eşine,
- d) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,
- e) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, II, 223-228).
- Şâfiîlere ve Ebu Yusuf’a göre fitre, Müslüman olmayana da verilemez (Mâverdî, el-Hâvî, III, 387; X, 519; Merğinânî, el-Hidâye, II, 223).
- Fitre nasıl belirlenir?
- Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır.
- Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur.
Kişi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez. Fitreler bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir. (Merğînânî, el-Hidâye, II, 224). Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır. : Fitre ne zaman verilir? Fitre ne kadar? Fitre miktarı 2023.
Fitre vermeyi unuttum ne yapmalıyım?
Fitrenin kazası olur mu? – Zamanında verilmeyen fitre daha sonra verilir mi? Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır yükümlülüğü de geciktirilmeyip zamanında yerine getirilmelidir. Bununla birlikte zamanında ödenmemişse ve fitre bayram namazı kılındığı halde verilmemiş ise, kişi fitre yükümlülğünden kurtulamaz. Bulduğu ilk fırsatta fitresini vermekle yükümlüdür. Aksi taktirde borçlu kalır.
Ne kadar paraya zekât düşer?
Zekâtın Mahiyeti, Hükmü ve Zekâta Tabi Mallar Hakkında Soru ve Cevaplar – Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr), devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 adettir. Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43).
Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd). Zekât hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Zekât, Kur’an-ı Kerim’de pek çok âyette namaz ile birlikte zikredilmiş (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nûr, 24/56); Hz.
- Peygamber (s.a.s.) de zekâtın İslam’ın temel ibadetlerinden biri olduğunu bildirmiştir (Buhârî, Zekât, 1).
- Ur’an ve hadislerde namaz ile zekâtın ardı ardına zikredilmesi, toplumların ruhî olgunluğa ulaşmasında bu iki ibadetin rolünü göstermesi bakımından son derece önemlidir.
- Ur’an-ı Kerim, iyiliğe erişmenin ve muttakî bir mümin olabilmenin en önemli şartlarından birinin zekât vermek olduğunu ifade eder (Bakara, 2/177).
Aynı zamanda zekât kurtuluşa eren müminlerin vasıflarından biridir (Mü’minûn, 23/1, 4). Bütün bunlara ilaveten zekât vermek, Allah’ın rahmetini celbeden hususlardandır (A’râf, 7/156). Kısaca zekât, malı temizleyen ve manevi arınmaya vesile olan bir ibadettir (Tevbe, 9/103).
Âyet ve hadislerde sıklıkla emredilen zekâtı vermemek müşriklerin vasfı olarak görülmüş ve Kur’an’da bu durum yerilmiştir (Fussilet, 41/6-7). Zekâtın topluma dönük pek çok yararı da vardır. Mesela zekât, maddi gücü olmayanların ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlar, zengin ile fakir arasındaki uçurumu azaltır; aralarında sevgi ve yakınlık doğmasına vesile olur.
Bu yönüyle zekât toplumsal kenetlenmeyi artırır. Ayrıca toplumları bencillik ve kin gibi ahlaki hastalıklardan arındırır. Zekâtın verileceği yerlerin toplumun her katmanındaki insanları kapsaması sosyal dayanışmanın da garantisidir. Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
- Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, II, 4-5) bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir.
- Artıcı olmaktan kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kameri yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez.
Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir. (Kâsânî, Bedâî’, II, 15). Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, II, 40; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 88). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, II, 39).
Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz. İslam’da diğer bedenî ve malî yükümlülüklerde olduğu gibi, zekâtta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklenmiştir.
Bu nedenle İslam bilginleri, zekât ve sadaka-i fıtır ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir.
Bunlar, barınma, nafaka (yiyecek, giyecek ve sağlık giderleri), ulaşım, eğitim, ev eşyası, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, kitaplar, güvenlik amacıyla kullanılan aletler ve elektrik, su, yakıt, aidat vb. diğer cari giderler ve bu temel ihtiyaçları karşılamak için ayrılan paradır.
- Mevsıli, el-İhtiyar, I, 332-333; İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, III, 178).
- Zekât vermekle yükümlü olan kişi, elindeki zekâta tâbi olan malından kul haklarına müteallik borçlarını düşer.
- Hanefî mezhebinin genel görüşüne göre ödeme günü gelmiş veya gelmemiş olan borçlar bu konuda aynı hükme tâbidir.
- Ancak Hanefîlerden bir kısım âlimlerin görüşüne göre, sadece vadesi gelmiş olarak birikmiş ve alacaklısı tarafından talep edilen borçlar düşülür; henüz ödeme günü gelmemiş olan borçlar düşülmez.
Zira bu tür veresiye borçlar genellikle alacaklıları tarafından istenmez; ödeme günü gelmiş olan borçlar istenir (Kâsânî, Bedâî’, II, 6). Şâfiî mezhebinin meşhur olan görüşüne göre ise hiçbir borç, zekâta tâbi olan malların hiçbirisinden düşülmez, dolayısıyla borçluluk hâli zekât vermeye engel değildir (Nevevî, el-Mecmû’, V, 344).
- Günümüzde ödeme planı uzun bir takvime bağlanmış olan ve ileriki yıllarda düzenli olarak ödenecek olan kamu, TOKİ, kooperatif, kredi türü borçlar, bütünüyle zekât malından düşülmemelidir.
- Zira bu ödeme takvimleri 10-20 yıllık çok uzun vadeleri kapsamakta ve insanlar bu borçları hemen o yılda ödeme durumuyla karşı karşıya kalmamaktadırlar.
Bu bakımdan kişinin elinde bulunan zekâta tabi mallardan, sadece “o zekât yılına ait olan birikmiş borçlar, vadesi o yıl içinde dolmuş veya dolacak olan ve dolayısıyla o zekât yılı içinde hemen ödenmesi gereken borçlar” düşülmelidir. Zira zekât, yıllık bir ibadettir.
- Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç-gereç, makine ve malzemeler, aslî ihtiyaçlar kapsamında yer alır.
- Dolayısıyla bunların zekâtının verilmesi gerekmez.
- Ancak, kişinin kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya alınıp satılan araç-gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir (Zeylaî, Tebyîn, I, 253; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 190).
İslam’da mülkiyetin şahsiliği esastır. Buna göre bir kimse babasıyla birlikte oturuyor olsa bile zekâta tâbi nisap miktarı mala sahip ise zekât ile mükelleftir. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi zekâtla yükümlü olur.
Bir kimsenin zekâtla mükellef olması için âkil ve bâliğ olması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 9 vd.). Bu bakımdan Hanefîlere göre zengin de olsa büluğ çağına girmemiş çocukların mallarından zekât vermek gerekmez. Ancak, çocuklara ait tarım arazilerinden elde edilen tarım ürünlerinin öşrü yani zekâtının verilmesi gerekir (Serahsî, el-Mebsût, III, 50; İbn Nüceym, el-Bahr, II, 255).
Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve büluğ şart değildir. Çocuk ve aklî yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 602). Bir yıllık borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. veya daha fazla altına veya bu değerde para veya ticaret malına sahip olan bir kimse, buna mâlik olduğu günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekât vermekle yükümlü olur (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 330).
Zekâta konu olan paranın alınan yardımlardan ve burs paralarından oluşması durumu değiştirmez. Bir yıllık borcu ve aslî ihtiyaçları dışında 80.18 gr. altını veya bu miktar değerinde malı yahut parası olan kimseler, dinen zengin sayılır. Kira gelirlerinin zekâta tâbi diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına (80.18 gr.
altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde kırkta bir ( % 2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 165, 190-191). Ticaret maksadıyla elde bulundurulan taşınmaz mallar zekâta tâbidir. Kişilerin ticarî amaçlı olarak alıp sattıkları taşınmaz mallar da bu kapsamda yer alır.
Buna göre, büro ve mesken gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile kişilerin ellerinde bulundurdukları taşınmazların, bir yıllık borçları çıktıktan sonra değerleri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 20).
Ticaret veya yatırım amaçlı yani daha sonra değerlenince satmak üzere alınmış olan taşınmazların zekâtları her yıl piyasa değerleri üzerinden verilir. Ev, dükkân, tarla veya bağ-bahçe yapma niyetiyle satın alınan arsalar ise zekâta tâbi değildir. Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir.80.18 gr.
altın değerinde ticaret malına sahip olan kişinin, nisab miktarı mala sahip olmasının üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde, kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtını vermesi gerekir. Zekât, diğer şartlar yanında, hakikaten veya hükmen elde mevcut bulunup üzerinden bir yıl geçen maldan verilir. İleride sağlanması muhtemel artışlar zekâtın hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Ticaret malları için de aynı ilke geçerlidir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, satıldığı takdirde elde edilecek kâr dikkate alınmadan sanki malın aynından (bizzat kendisinden) zekât veriyormuş gibi zekâtın verileceği tarihteki maliyet değeri esas alınır.
Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir. Günümüzde mübadele aracı olarak kullanılan para, kâğıt paradır. Para, eşyanın bedeli olarak kullanılmakta, alım satım onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları vs. onunla verilmekte ve zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir.
Dolayısıyla kâğıt para, altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış olduğugörevi yüklenmiştir. Bu itibarla, altın ve gümüşün zekâtının verilmesi gerektiği gibi kâğıt paranın da zekâtı verilmelidir (Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbe‘a, I, 546; Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, II, 772).
Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını sahip olduğu altın ve elde ettiği gelirin toplamı üzerinden verir. Farklı ayarlarda altın varsa, her ayarın zekâtı kendisinden veya değerinden verilir. Ancak nisap hesaplanırken ayar farklılığına bakılmaksızın eldeki altınların hepsi birlikte tartılır (Kâsânî, Bedâî’, II, 20).
Zekâtı ödenecek altın miktarını belirlerken, geçen sene zekât verilen tarih esas alınır. Söz gelimi, geçen sene 1 Ramazan’da zekât verilmişse, bu sene 1 Ramazan’da elde mevcut altın esas alınarak zekât verilir. Yıl içindeki artışlar ve eksilmeler dikkate alınmaz.
Ticaret için olan zinetlerin zekâtı, sırf maden değerleri üzerinden değil, işçilik, kullanılan kıymetli taşlar vb. şeylerin kazandırdığı ilave değerler dikkate alınarak maliyetleri üzerinden verilir. Zekât nisabının oluşması açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir.
Buna göre farklı ayarda da olsa sahip olunan bütün altın çeşitlerinin toplam ağırlıkları 80.18 grama ulaştığında, diğer şartları da taşıması hâlinde zekâta tâbidir. Ancak bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, ayrı ayrı değerleri üzerinden hesaplanarak kırkta bir (% 2,5) oranında verilir (Kâsânî, Bedâî’, II, 20).
- Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde Hanefîlere göre zekâta tâbidir.
- Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80.18 gr.
- Veya daha fazla olup üzerinden de bir yıl geçmiş ise kırkta biri oranında zekâtları verilir.
- Altın ve gümüş dışındaki maden ve taşlardan mamul ziynet eşyası ise zekâta tâbi değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, II, 243).
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî bilginlerine göre ise, kadının normal olarak takıp kullandığı ziynet (takı) eşyası, aslî ihtiyacı sayıldığından bunlardan zekât gerekmez (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 46; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 220). Hayvanların zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi, değerleri üzerinden para olarak da verilebilir.
Bkz. Kâsânî, Bedâî’, II, 41). Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur. Emlakçıların ticarî amaçla alıp sattıkları gayrı menkuller zekâta tabidir. Buna göre, emlakçıların alıp satmak amacı ile mülkiyetlerinde bulundurdukları gayrı menkuller, bunlardan kaynaklanan borçlar düşüldükten sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir (%2,5) oranında zekâta tabidir (Kâsânî, Bedâî’, II, 20).
Her bir gayrı menkul üzerinden ayrı ayrı bir yıl geçmiş olması şart değildir. Dolayısıyla zekât vermekle yükümlü olduktan sonra mülkiyete geçen emlakın, diğer mal ve emlak ile birlikte hesaplanarak zekâtı verilir. Bu kapsama giren gayrı menkullerin zekâtları verilirken o sıradaki piyasa değeri esas alınır.
Üretim araçları zekâta tabi değildir. Bunlarla elde edilen ürün veya gelirlerin tek başına ya da diğer birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtları verilir. Bir şirketin hisse senetlerini, satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olmuş olur.
Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya da uğrayacağı zarara ortaktır. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse % 2,5 oranında zekâta tâbi olur.
- Söz konusu hisselere, elde tutulup kâr payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacıyla sahip olunursa, bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir.
- Zekâta tabi diğer mallarla birlikte nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve % 2,5 oranında zekâtları verilir.
- Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, II, 774, 799).
Şirketler, hükmî şahıs niteliğinde olduklarından, şirketlerin kendisi değil de, ortaklardan her birinin hissesi, tek başına veya varsa diğer mallarıyla birlikte nisap miktarına ulaşırsa zekâta tâbi olur. Buna göre, aslî ihtiyaçlarından fazla, nisap miktarı (80.18 gr.
Altın veya değeri) mala sahip olan kimsenin, bu malın üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri, makine vb.) zekâttan muaftır. Bir yıllık borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb.
giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıklar (yarı mamül ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) net kâr ile birlikte kırkta bir (% 2,5) oranında zekâta tâbidir (Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, II, 864-865). Dolayısıyla böyle bir şirketin ortağı olan kişinin, şirketin büro, alet vb.
- Duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın nisaba ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir.
- Ticaret alanında çalışan şirketlerde de durum aynıdır.
- Hisse sahiplerinin, zekâtın verilmesini şirket yönetimine bırakması hâlinde, yönetim, hisse sahiplerine vekâleten onların payının zekâtını verebilir.
Bu durumda, gerçek şahıslar mallarının zekâtını nasıl hesaplayıp veriyorlarsa, şirket yönetimi de o şekilde verir. Şirket, hisselerin zekâtını vermemişse, hissedarların kendi hisselerinin zekâtını vermeleri gerekir (Mecma’u’l-Fıkh, Karârât ve Tevsıyât, 6-11 Şubat 1988 tarihli karar, s.143-145).
Amerî yıl esasına göre senede bir envanter/bilanço çıkarılır. Dönen varlıklar, nakitler, çekler ve alacaklar değer olarak toplanır. Varsa borçlar çıkarıldıktan sonra geride kalan tüm meblağın % 2,5’u zekât olarak verilir. Sözlükte onda bir anlamına gelen öşür, dinî bir kavram olarak, tarım ürünlerinden verilen zekât demektir.
Tarım ürünlerinin zekâta tâbi oluşu Kur’an ile sabittir. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin.” (Bakara, 2/267); “Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur.
- Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin.
- Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (En›âm, 6/141) buyurmaktadır.
- Bu ürünlerin zekâtlarının oranı bizzat Hz.
- Peygamber (s.a.s.) tarafından belirlenmiştir.
- Bir hadis-i şerifte, “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir öşür gerekir.” (Buhârî, Zekât, 55) buyrulmuştur.
İmam Ebû Hanîfe’ye göre az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 372). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, 208; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 288).
- Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 155-160).
- Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb.
ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına (beş vesk / ürününe göre 653-1000 kg. arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur. Bunların dışındaki ürünler ise yukarıdaki maddelerden beş veskının değeri en düşük olanının kıymetine ulaştığı zaman (Şeybânî, el-Câmi‘u’s-sağîr, s.130-131) öşür verilir.
- Bu görüş, nassların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.
- Tercih edilen görüşe göre her türlü toprak mahsulleri ile meyveler için zekât/öşür vermek gerekir.
- Âsânî, Bedâî’,II, 53).
- Dolayısıyla çay ve pancar da zekâta tâbidir.
- Öşrü verilen tarım ürünleri, üreticisi tarafından paraya dönüştürülmedikçe ürün olarak ambarda ne kadar kalırsa kalsın yeniden öşre tabi olmaz.
(İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 186-187, 228). Ancak öşrü verilen bir ürün satılır ve paraya dönüştürülürse bu para nakit türü diğer zekât malları ile birlikte değerlendirilir. Genel ilke olarak insan emeği ile ve gelir sağlamak amacı ile yetiştirilen toprak ürünleri zekâta (öşre) tâbidir.
Bu niteliklerde olmayıp, tabiatta kendiliğinden yetişen ağaç, kamış, ot ve benzeri şeyler için öşür gerekmez (Serahsî, el-Mebsût, III, 2; İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 249). İnsanlar tarafından kazanç elde etmek üzere yetiştirilen kavak ve kamış gibi ürünlerden ise zekât gerekir. Hasattan sonra ürünün öşrünün verilmesi gerekir.
Henüz hasat edilmeden ürünü tarlada telef olan çiftçinin, zekât/öşür ödemesi gerekmez. Ancak hasat edildikten sonra, ürünü zayi olsa da öşrünü vermesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 273). Nitekim Yüce Allah, “Devşirilip toplandığı günde hakkını (zekât ve sadakasını) verin.” (En’âm, 6/141) buyurmuştur.
Ural olarak, sulanması masrafsız olan arazilerden elde edilen ürünün onda biri, masraf edilerek ve emek sarf edilerek sulanan arazilerden elde edilen ürünün ise yirmide biri öşür olarak verilir. Sulama ile birlikte, günümüz tarım şartlarının gerektirdiği gübre, ilaç ve mazot gibi masrafların öşür hesabında dikkate alınıp alınmayacağı tartışmalı bir konudur.
Bu ilave masraflar üretimin maliyetinde önemli bir yekûn oluşturduğundan bunların öşür hesaplamasında dikkate alınması görüşü daha uygundur. Bu nedenle tarım ürünleri, sulama masrafları ve yukarıdaki ilave masraflar çıkarıldıktan sonra nisaba ulaşması hâlinde 1/10 oranında zekâta/öşre tabidir.
Eğer masraflar çıkarılmadan verilecekse 1/20 oranında öşür verilir. Tarım ürünlerinde nisap miktarı, buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir ürünlerde, beş vesktir. Bunun günümüzde kullanılan ağırlık birimi ile karşılığı, ürüne göre 653-1000 kg arasında değişmekte mesela buğdayda 653 kg’a tekabül etmektedir.
Bunların dışındaki ürünlerde ise yukarıdaki maddelerden beş veskinin değeri en düşük olanının kıymetine denk olan miktardır. Seralarda yetiştirilen ürünler için de aynı hükümler geçerlidir. Türkiye’de tarlanın ekilmesi için başkasına verilmesi konusunda iki farklı uygulama vardır.
- Bunlardan birisi, tarlanın belli bir bedel karşılığında kiraya verilmesidir.
- Bu uygulamada tarla sahibi belli bir ücret alır, çıkan mahsulden hiçbir şey almaz.
- Diğer uygulama ise tarlanın, ortaklık şeklinde verilmesidir.
- Bu uygulamaya bazı bölgelerimizde yarıcılık da denilmektedir.
- Bu uygulamada tarla sahibi belli bir ücret almamakta, çıkan mahsul, tarla sahibi ile yarıcı arasında anlaştıkları oranda bölüşülmektedir.
Kiraya verilen tarlanın öşrü, Hanefî mezhebinden İmam Ebu Yusuf ve Muhammed’in de içinde bulunduğu çoğunluğun görüşüne göre kiracıya aittir. Çünkü öşür, tarlanın değil, çıkan ürünün hakkıdır. Çıkan ürünün de tamamını kiracı aldığına göre öşrü vermek de ona düşer.
- Tarlayı eken kiracı, gübre, ilaç gibi ekstra masraflarla birlikte kira masrafını çıkardıktan sonra, geriye kalan ürün nisap miktarına (beş vesk / ürününe göre 653-1000 kg.
- Arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa çıkan mahsulün öşrünü verir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 276-277; Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, 400, 402).
Yarıcılığa verilen tarlanın öşrünü de tarla sahibi ve kiralayan hisseleri oranında verirler. Her biri, payına düşen ürünün, -nisap miktarını aşması durumunda- öşrünü verir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 278; Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, 398-399) İyilikte bulunma, sıla-i rahim vb.
- Düşüncelerle tarlanın, akrabalara veya fakir kimselere bedelsiz olarak verilmesi ise dinimizin teşvik ettiği bir davranıştır.
- Bu şekilde ödünç olarak verilen tarlanın öşrü tarlayı kullanana aittir.
- Tarla sahibinin herhangi bir yükümlülüğü yoktur (Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, 398).
- Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür.
Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler (Tevbe, 9/60) bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir (Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, II, 1118; İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri, (Sonuç Bildirileri) s.996).
- Gayrimeşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir (Serahsî, el-Mebsût, XII, 172).
- Bu itibarla, gayrimeşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolunda harcanarak elden çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir.
Zekâta tâbi olup olmama bakımından alacaklar üç kısımdır: a) Kuvvetli Alacak: Bunlar, borç olarak verilen paralar ile ticaret mallarının bedeli olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından ikrar edilirse veya borcu ispata yarayan kesin delil varsa, alacaklı tarafından her yıl zekâtlarının ödenmesi gerekir.
- Önceki yıllara ait zekâtı verilmemiş ise, alacak tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtları ödenir.
- B) Orta Alacak: Satım için olmayan bir malın gelirinden kaynaklanan alacaktır.
- Ev kirası alacağı gibi.
- Bu alacakta da geçmiş senelerin zekât borcu gerçekleşir.
- Ancak zekât borcunun ödenme mecburiyeti için alacaklının en az nisap miktarı kadar tahsil etmesi gerekir.
c) Zayıf Alacak: Vasiyet, mehir ve diyet gibi mal bedeli olmayan alacaklardır. Çünkü bu tür alacaklar mal değişiminde oluşmuş bir borç değildir. Bu nevi alacakların geçmiş yıllara ait zekâtları gerekmez. Tahsil edilip üzerlerinden bir yıl geçince zekâtları verilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 238, 239; Mehmed Zihni, Ni‘met-i İslam, s.739, 740).
İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacaklar için, alacaklının her yıl zekât vermesi gerekmez. Şâyet bu tür ümit kesilmiş bir alacak daha sonra ödenirse, tahsil edilip üzerinden yıl geçtikten sonra sadece o yılın zekâtı verilir; geçmiş yıllar için zekât gerekmez (Merğînânî, el-Hidâye, II, 166-167).
Zekât, gıda ve giyim eşyaları gibi mallardan aynî olarak verilebileceği gibi para, döviz, altından da nakdî olarak verilebilir. Çek veya senet, bir malın, bir paranın kime ait olduğunu belirten, iki veya daha fazla kişi arasında tanzim edilmiş bir belgedir.
- Dolayısıyla üzerinde yazılı miktardaki malı veya parayı temsil etmektedir.
- Bu nedenle, zekât mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekâtına mahsuben fakire ciro edebilir.
- Ancak sorumluluk para tahsil edildiği zaman düşer.
- Senet ödenmediği takdirde zekâtın tekrar verilmesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 227-233).
Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir kamerî ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur.
- Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir.
- Çünkü zekât bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 175, 191-192, 223).
- Işi zekâtını, bizzat kendisi elden verebileceği gibi, başkasına vekâlet vermek veya havale yoluyla da verebilir.
Burada önemli olan, zekâtın, zekât alacak kişiye ulaşmasıdır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 187, 189). Zekâtta asıl olan, kişinin üzerine terettüp eden zekâtı bir an önce ödemesidir. Ancak peşin ödeme imkânı bulunmayan durumlarda bir yıl içinde taksitle de ödenebilir.
Bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 191-192). Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerî yılın geçmesi gerekir. Buna rağmen mal sahibi dilerse nisaba ulaşmış olan malın zekâtını sene dolmadan önce de verebilir (Kâsânî, Bedâî’, II, 15; İbnü’l-Hümâm, Feth, I, 179).
Zekât vermekle yükümlü olduğu hâlde önceki yıllarda zekâtını vermemiş olan kimse, elinde malı varsa zekâtını vermediği geçmiş yılların zekâtını da verir. Mesela iki yıl zekât vermeyen bir kişi, ilk yılın zekâtını verdikten sonra ikinci sene için kalan paranın % 2,5’unu zekât olarak verir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 329-333, 391).
Zamanında zekâtını vermeyen bir kişi, daha sonra fakir düşer ve zekât borcunu ödemeden ölürse zekât sorumluluğundan kurtulamaz. Bu durumdaki kişi mirasçılarına, zekât borcunu ödemeleri hususunda vasiyette bulunmalıdır. Şayet vasiyet etmeden ölürse günahkâr olur. Geride kalan varisleri onun adına zekâtı verirlerse bu borçtan kurtulacağı ümit edilir.
Bir malda zekât borcu doğduktan sonra mal çalınma, kaybolma, gasp gibi istem dışı bir yolla telef olsa; mükellef ödeme gücüne sahip olsun veya olmasın, Hanefîlere göre o malın zekât sorumluluğu ortadan kalkar. Mal bulunmayınca, zekât da gerekmez. Diğer fakihlere göre ise zekât sorumluluğu devam eder.
- Mükellefin onu ödemesi gerekir.
- Ancak bağış veya satış yoluyla elden çıkartılmış olan malın zekâtının verilmesi gerektiği ittifakla kabul edilmiştir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 176, 183; Bilmen, İlmihal, s.321-322).
- Din İşleri Yüksek Kurulu 13/10/1994 günü Kurul Başkanı İsmail ÖNER’in başkanlığında toplandı.
Türkiye’ de halen halkın elinde bulunan tapulu ziraat arazisinin şahsi mülk mü; yoksa mülkiyeti devlete, tasarrufu tapu sahibi şahıslara ait emiri arazi mi sayıldığı ve bu araziden elde edilen mahsulden, -müslümanların devlete ödemekte oldukları arazi vergisi dışında,- ayrıca öşür (toprak mahsulü zekatı) vermelerinin gerekip gerekmediği konusu, incelendi.
- Yapılan müzakere sonunda: İslam müctehid fakihleri, Asr-ı saadet ve Hülefa-i raşidin dönemlerindeki uygulamaları da dikkate alarak; mülkiyet veya tasarruf hakkı, topraktan veya mahsulden alınacak vergiler itibariyle bir ülkenin sınırları içindeki toprakları bazı sınıflara ayırmışlardır.
- Osmanlıların son döneminde, Hanefi mezhebi esas alınarak hazırlanmış olan 1274/1858 tarihli mülga Kanunname-i Arazi’ de, ülke sınırları içindeki arazi: 1- Araziy-i memluke (özel mülk olan ve mülkiyet hükümleri uygulanan arazi ), 2- Araziy-i emiriyye (rakabesi (çıplak mülkiyeti) devlete ait olup, devletce düzenlenen hükümlere göre tasarruf edilen arazi), 3- Araziy-i mevkufe (amme menfeatine ve cihet-i hayra vakfedilmiş arazi), 4- Araziy-i metruke (umumi yol, park, pazar ve harman yeri ve umumi mer’a gibi herkesin istifadesine bırakılmış yerler), 5- Araziy-i mevat (yerleşim bölgeleri dışında, hiçkimsenin mülkiyet ve tasarrufunda bulunmayan, imar edilmemiş arazi), Olmak üzere beş kısma ayrılmıştır.
Bunlardan son üçü (araziy-i mevukfe, arazi y-i metruke ve araziy-i mevat), konumuzun dışında kalmaktadır. Söz konusu kanunnamede özel mülkiyete konu olan araziy-i memluke: a) Mikdarı ne olursa olsun, şehir, kasaba ve köy gibi yerleşim yerleri içindeki arsalar ile bu tür yerleşim yerlerinin bitişiğindeki tetimme-i sükna itibar edilen ve yarım dönümü geçmeyen yerler Araziy-i emiriyye’ den ayrılarak, b) ihtiyaç ve maslahata göre, devletçe şahıslara temlik edilen topraklar, c) Araziy-i öşriyye ve d) Araziy-i haraciyye Olmak üzere dört nev’ e ayrılmıştır.
- Ayrıca, -devletin izniyle, arazi y- i mevat ‘ tan ihya ve imar edilen yerler de, mülk araziden sayılmaktadır.
- Araziy-i öşriyye de : a.
- Fethedildiğinde, beşte biri Beytülmal için ayrıldıktan sonra, gazilere mülk olarak taksim edi len arazi, b.
- Fethedildiğinde, veliyyülemr tarafından, gaziler dışında diğer müslümanlara temlik edilen arazi, c.
Halkının fetihten önce müslüman olmaları sebebiyle, el konulmayıp, eski sahiplerinde bırakılan arazi, d. İhtiyaç ve maslahata göre, devletce araziy-i emiriyyeden ayrılarak, müslümanlara temlik edilmiş olan arazi, e. Araziy-i mevat ‘ tan, mülkiyet izniyle müslümanlar tarafından ihya ve imar edilip, araziy-i öşriyye’ye yakın olan veya öşür arazisinden çıkan su ile sulanan arazi; olmak üzere beş nev’e ; Araziy-i haraciyye ise : a.
Fethedildiğinde, (arazinin verimliliğine göre, 1/10 dan 1/2 ye kadar ) haracı alınmak üzere, gayr-ı müslim yerli halkın elinde bırakılan arazi, b. Usulüne göre haracı alınmak üzere, yerli halk dışında diğer gayr-ı müslimlere verilen arazi, c. Haracı ödenmek üzere, anlaşma yolu ile (savaşsız) alınan memleketlerin arazisi, d.
Araziy-i mevattan, gayr-ı müslimler tarafından, mülkiyet izniyle ihya ve imar edilen yerler ile müslümanlar tarafından imar edilen yerlerden araziy-i haraciyye’ye yakın olan veya harac arazisinden çıkan su ile sulan yerler olmak üzere dört nev’e ayrılır.
Hanefilere göre, haraci arazide, -öşri arazi gibi,- mülk arazinin bir türü olduğu, bu itibarla, haracı ödenmek şartı ile, alım- satım, vakıf, rehin, hibe, gibi mülkiyetle ilgili bütün hükümler cereyan ettiği halde; diğer üç mezhebte (Maliki, Şafii ve Hanbelilerce) bu tür arazinin rakabesi (mülkiyeti), bütün müslümanlar için vakıf hükmünde sayıldığından, alım, satım, hibe.
gibi temliki tasarruflarda bulunulamaz. Hanefllere göre de, haraci arazi alım, satım, hibe ve tevarüs gibi yollarla el değiştirse veya müslümanın mülkiyetine geçse bile, haracı düşmez; kimin mülkiyetine geçerse geçsin, haracı ile birlikte geçer. Ancak, çeşitli sebeplerle statüsü değişirse yani mülk araziye dönüşürse, haracı da düşer.
Bilindiği üzere, Hanefilere ve Hanbelilere göre, savaşla alınan bir ülkenin toprakları konusunda veliyyülemir, amme maslahatını dikkate alarak: a. Beşte birini Beytülmal için ayırdıktan sonra, gazilere ve gaziler dışındaki diğer müslümanlara temlik; b. Beytülmal hissesi bile ayırılmadan, usulüne göre haracı alınmak üzere, yerli veya diğer gayrı müslimlere (zimmilere) temlik; c,
Ne gazilere ve diğer müslümanlara, ne de yerli veya yabancı gayr-ı müslimlere temlik edilmeyip, bütün müslümanlar için vakf olmak üzere, araziy-i emiriyye olarak, Hazineye maletmek, şıklarından birini uygulamakta muhayyerdir. İmam Şafi, savaşla alınan toprakların, 4/5’inin gazilerin hakkı olduğu ve mutlaka dağıtılması gerektiği; İmam Malik ise, bu toprakların bütün müslümanlar için vakıf hükmünde olup dağıtılamayacağı, ancak veliyyül emr’ dağıtmayı müslümanların maslahat ve menfeatine uygun görürse, dağıtabileceği görüşündedirler.
- İmam Şafii’ ye göre fethedilen arazinin dağıtılmayıp, haraca bağlanması, gazilerin izin ve rızaları sağlanarak yapılmıştır.
- Araziy-i mevat’ tan, devletin mülkiyet izniyle ihya ve imar edilen topraklar, eğer gayr-ı müslim (zimmi) tarafından ihya edilmişse, haraciyye olur.
- Müslüman tarafından ihya edilmişse, İmam Ebû Yusuf’a göre, öşür arazisine yakınsa, yani çevresi öşür arazisi ise, araiziy-i öşriyye; harac arazisine yakınsa, araziyi-i haraciyye; İmam Muhammed’e göre ise, öşür arazisinden çıkan su ile sulanırsa, öşriyye; haraç arazisinden çıkan su ile sulanırsa haraciyye itibar edilir.
Ancak, fıkhen caiz olmakla birlikte, araziy-i mevat’ı mülkiyet üzere ihya izni, 1274/1858 tarihli Kanunname-i Arazi ‘nin 103 maddesiyle kaldırılmış; mülkiyeti devlete, tasarrufu ihya edene ait (yani miri arazi) olmak üzere ihya izni verilmesi hükme bağlanmıştır.
Araziy-i emiriyye’ye gelince: Bilindiği üzere, araziy-i emiriyye, (ki buna araziy-i memleket, araziy-i milliyye, araziy-i miriyye, araziy-i havz da denilmektedir,) hiç kimseye temlik edilmeksizin, bütün müslümanlar adına devletin mülkiyetinde tutulan arazi olup: a. Fethedildiğinde gazilere veya eski sahiplerine verilmeyip, bütün müslümanlara ait olmak üzere, Hazine’ye maledilen arazi, b.
Nasıl alındığı (savaşla ve ya savaşsız) veya alındıktan sonra kime verildiği bilinemeyen arazi, c. Araziy-i memlûkeden (öşür veya harac arazisinden), iken, sahiplerinin mirasçısız, vasıyyetsiz ve borçsuz ölümleri, göçleri ve benzeri sebeplerle sahipsiz kalan arazi, d.
Zaman aşımı ile sahipleri yani kime ait olduğu bilinemeyen arazi, e. Araziy-i mevat ‘tan, mülkiyeti devlete ait olmak üzere ihya edilen arazi, Olmak üzere beş nev’ e ayrılır. Bu tür arazinin, mülkiyeti devlete ait olduğundan; tasarruf, intikal ve işletmesiyle ilgili her türlü düzenleme yetkisi de devlete aittir.
Nitekim millî gelirin artması, devlet hizmetlerinin ekonomik ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi ve kamu yararı (maslahat-ı amme) dikkate alınarak her dönemin kendi imkan ve şartları içinde, bu tür arazinin şahıslara tefvizi, ferağı, intikali, tasarruf ve işletilmesiyle ilgili olarak, çeşitli düzenleme uygulamalar yapılagelmiştir.
Osmanlılar döneminde araziy-i emiriyye, devletçe belirlenen usule göre, uygun görülen kişilere tefviz edilmiştir. Bilindiği üzere tefviz, mîrî arazinin rakabesi (çıplak mülkiyeti) devlette kalmak üzere, tasarruf (kullanma ve yararlanma) hakkının, belirli bir bedel karşılığında, müddetsiz olarak, uygun görülen yurttaşlara devredilmesi demektir.
Tefviz ile mîrî arazinin tasarruf hakkını elde eden kişiler, bu arazinin sahibi değil, müste’ciri durumundadır. Çünkü tefviz, bir tür kira akdi sayılmaktadır. Devlet, mucir, mutasarrıf müste’cir, arazinin menfeati me’cur, tasarruf hakkı karşılığında devletçe alınan ve tapu (1) adı verilen muaccel (peşin) bedel ile, her yıl öşür, bedel-i öşür, icare-i zemin, mukataa, çift akçesi.
gibi isimler altında alınmakta olan müeccel bedel ise, bedel-i icare olarak değerlendirilmiştir. Görüldüğü üzere, Osmanlılar döneminde, -icarateynli vakıflarda olduğu gibi,- miri arazinin tasarruf hakkı karşılığında, biri muaccel, diğeri mueccel, iki ayrı ücret alınmıştır. Bunlardan muaccel olan, tefviz esnasında ödenen peşin ücrettir.
Müeccel olan ise, her yıl ekili arazinin mahsulünden öşür adıyle 1/10, 1/8 gibi belirli bir kısmı; üzerinde bina, ağaç vb. şeyler bulunması sebebiyle ekilemeyen yerlerden de, bedel-i öşür, icare-i zemin veya mukataa gibi isimlerle alınmış olan ücrettir.
- Söz konusu ücret, mutasarrıflara nazaran bedel-i icare; devlete nazaran harac olarak değerlendirilmiştir.
- Ancak kira akdinde müddetin belirli olması gerektiği halde, tefvizde süre sözkonusu olmadığından, bu muamele fasit bir akit olduğu halde, uygulamada feshine imkan tanınmamıştır.
- Yani, müste’cir tapu bedelini geri alamadığı gibi, mucir (yani devlet) de mutasarrıfın elinden araziyi alamamıştır.
Görüldüğü üzere Osmanlılardaki tefviz muamelesi, meslahata göre yapılmış, nev-i şahsına munhasır bir akit şeklidir. İslam hukukunda arazi, hem devlet, hem de ferdi (özel) mülkiyete konu olabilmektedir. Fethedilen toprakların, genellikle gazilere ganimet olarak dağıtılmayıp, harac statüsüne bağlanması veya bütün müslümanlar adına devlet mülkiyetinde bırakılması (Hazineye maledilmesi), ve Osmanlılarda olduğu gibi, ziraat yapılan ülke topraklarının hemen tamamı denilebilecek büyük kısmının mîrî arazi sayılması kitap ve sünnetteki bağlayıcı hükümlere değil âmme maslahatına dayanmaktadır.
- Bu itibarla, sözgelimi öşriyye sayılan bir arazinin, hep aynı statüde kalması gerekli olmadığı gibi, emîriyye veya haraciyye statüsüne bağlanan arazilerin de, hiç değişmeden aynı statüde kalması gerekli değildir.
- Şartlara ve maslahata göre, bu arazilerin statüsü de değişebilir.
- Çünkü, ulü’l-emrin (devletin) fethedilen bir ülkenin topraklarının, maslahata göre hangi statüye bağlanacağını belirleme yetkisi bulunduğu gibi, maslahat gerektirdiğinde bu statüyü değiştirme ve yeniden düzenleme yetkisi de vardır.
Nitekim, Osmanlılar döneminde rakabesi (mülkiyeti) devlette kalmak üzere, sadece tasarruf hakkı halka tefviz edilmiş olan miri arazi, cumhuriyet döneminde tasarruf sahiplerine mülk olarak bırakılmış; ayrıca bir kısım devlet arazisi de, çeşitli yollarla topraksız çiftçiye mülk olarak verilmiştir.
Bazı özel durumlar ve geçici uygulamalar istisna edilirse, bugün ülkemizdeki bütün tapulu arazi, kimin adına tapulu ise, onun mülkü olmuştur; satar, bağışlar, vakfeder, kiraya verir, boş bırakır, ipotek eder, ölünce mirascıları arasında diğer malları gibi paylaşılır. Bu arazilerin, artık mülkiyeti devletin, tasarruf hakkı şahısların olan miri arazi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Çünkü ferdi (özel) mülkiyet hükümlerine tabidir. Hepsi öşri arazi olmuştur. Bilindiği üzere, müslümanların öşür arazisinden elde ettikleri mahsulden, (sulama için masraf yapılıp yapılmaması durumuna göre, 1/10 veya 1/20 nisbetinde) öşür vermeleri gerekir.
Harac arazisinin ise, ister ekilsin, ister boş bırakılsın, devlete haracının ödenmesi gerekir. Şayet ödenen harac, araziden elde edilecek mahsulün (1/10 dan 1/2 ye kadar olmak üzere) belirli bir kısmı ise, buna “harac-ı mu kaseme”; elde edilecek mahsule bağlı olmayarak, kesim usulü ile yıllık belirli bir vergi ise, buna da “harac-ı muvazzafa” denir.
Hanefiler dışındaki üç mezhebe (Maliki, Şafii ve Hanbelilere) göre, harac arazisi, şayet müslümanın mülkiyetine geçmişse, hem arazinin haracının, hem de elde edilen mahsulün öşürünün verilmesi gerekir, Hanefilere göre ise, harac arazisi ister müslümana ister gayr-ı müslime ait olsun’ sadece haracı ödenir; müslümanlar için ayrıca mahsulünden öşür gerekmez.
- Çünkü Hanefilere göre, bir arazide haraç ile öşür birleşmez.
- Ancak, günümüzde tarihteki anlam ve uygulama şekliyle mîrî ve haracî arazi kalmamış, elindeki tapulu arazi, sahibinin tam mülkü, yani öşür arazisi olmuştur.
- Bu hâle göre, Hanefilere göre de, çiftçinin ekip biçtiği araziden elde ettiği mahsulün öşürünü vermesi gerekir.
Arazi vergisi ödense bile, bu vergi öşürün yerini almaz. Çünkü bilindiği üzere, öşür topraktan elde edilen tarım ürünlerinin zekatıdır. Zekat ise bir ibadettir. Hangi mallardan, ne miktarda ve ne zaman gerekeceği, kezâ nereler ve ne şekilde sarfedileceği.gibi hususlar, kitap ve sünnetle belirlenmiştir.
- Zekatın vücûbu ve ödenmesi için, ihtiyac bulunup bulunmadığına bakılmaz.
- Başka ihtiyaçlar olsa bile, dinen belirlenen yerler dışında başka maksatlar için sarfedilmez,
- Ödenecek meblağ da, sarf yerleri de bellidir.
- Vergi böyle değildir.
- Zekat ile vergi teşri kaynağı, vücup şartları, nisbeti, mikdarı, sarf yerleri, hedef ve gayeleri bakımından birbirinden farklıdır.
Bu itibarla günümüzde devlete ödenen vergiler zekat yerine geçmez. Kaldı ki günümüzde, çok büyük çiftlikler dışında, genel olarak araziden vergi alınmamakta, alınsa bile bu arazinin aslının öşrî ve haracî olduğuna bakılmaksızın, hepsinden aynı usulle vergi alınmaktadır.
- Vergisi verilen araziden öşür gerekmez,” denilmesi halinde, öşür arazi mahsülünden de öşür (zekat) gerekmeyecektir.
- Oysa, hiç bir fakih, öşri arazinin vergisi verilirse, mahsulünden zekat gerekmeyeceğini söylememiştir.
- Sonuç olarak, halen halkımızın elinde bulunan tapulu arazi: Hanefilere göre, öşri araziye dönüştüğü için, Maliki, Şafii ve Hanbelilere göre, vergisi (haracı) verilmiş olsa ayrıca öşür de verilmesi gerektiği için, Tarım ürünlerinin zekatı demek olan öşürün -usûlüna göre- verilmesi gerektiğine karar verildi.
Din İşleri Yüksek Kurulu, 07/08/2001 tarihinde, Kurul Başkanı Doç. Dr. Şamil DAĞCI’nın başkanlığında toplanmış ve “Günümüz Şartlarına Göre Öşür Oranları ve Yapılan Masrafların Ziraî Mahsulden Düşürülmesi” konusu görüşülmüştür. Yapılan müzakereler sonucunda; 1) Türkiye topraklarının mülk arazi olduğu, bu nedenle elde edilen ziraî mahsulden öşür verilmesinin gerektiği, 2) Tarımsal ürünlerin zekatında, elde edilen hasılattan (gayr-i safî), ürün için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürünün nisap mektarına ulaşması halinde, tabii yollarla sulanan arazide 1/10, masraf veya emekle sulanan arazide 1/20 oranında zekat verilmesi gerektiği, Karara bağlanmıştır.
İşveren, zekât alabilecek durumda olan işçisine hak ettiği ücretinin yanı sıra zekât da verebilir. Ücret ve zekât farklı şeyler olduğu için biri diğerini etkilemeyeceği gibi birbirlerinin yerine de geçmezler. İş akdi feshedildikten sonra işverenin, eski işçilerinin ihtiyaçlarını onlara zekât vererek gidermesi takdir edilecek bir davranıştır.
Bunun yanında işveren bakımından zorunlu sebeplere bağlı olarak işçinin resmiyette işten çıkarıldı gösterilip ama fiilen işe devam etmesi karşılığında ya da fiilen iş yapmadığı halde resmiyette devam ediyor görünmesi karşılığında yapılan ödemenin zekât kaleminden olması caiz değildir.
- Çünkü işveren, birinci durumda gerçekte çalışan işçinin ücretini; ikinci durumda da resmen devam eden iş akdinden kaynaklanan işçi (ecîr-i hâs) ücretini vermekle yükümlüdür.
- Yukarıda ifade edildiği gibi işçi ücreti ile zekât birbirinden farklı ve biri diğeri yerine geçmeyen iki ayrı yükümlülüktür.
- Ücret yükümlülüğünün zekât kaleminden karşılanması, işverenin hukuken ödemesi gereken ücretten bir hile ile kurtulması anlamına gelir.
Bu durumda kişi gerçekte işçi ücretini ödemiş olduğundan zekâtını vermiş sayılmaz.
20 yıllık oruç borcu nasıl ödenir?
20 yıllık oruç borcum için ne yapmam gerek? » Sorularla İslamiyet – Yirmi sene oldu ve bu zamanda orucumu ihmal ettim. Şimdi çok pişmanım, bundan arınmak için tutmadığım gün sayısı (600 gün) kadar oruç mu tutmam gerekiyor? – Tutmayıp tövbe etsem yeterli olur mu, Allah affeder mi? Değerli kardeşimiz, Ramazan orucu, ergenlik çağına ulaşmış, akıl sağlığı yerinde olan her Müslümana farzdır.
Bu itibarla mazeretsiz olarak oruç tutmayanlar büyük günah işlemiş olurlar. İslam alimleri, hastalık, aşırı yaşlılık, yolculuk, gebelik, bebek emzirmek ve çok ağır işlerde çalışıp oruca güç yetirememek gibi birtakım mazeretleri, oruç tutmamayı mubah kılan özürlerden saymışlardır. Söz konusu mazeretleri olmadan oruç tutmayanlar, daha sonra bu oruçların kaza edilmesi ya da fidyesinin ödenmesiyle orucun manevi sorumluluğundan kurtulamazlar.
Aynı zamanda Cenab-ı Hakk’a tövbe edip mağfiret dilemeleri gerekir. Zira Hz. Peygamber (asm), bütün yıl oruç tutulsa bile bunun, mazeretsiz olarak ramazanda tutulmayan bir günlük orucu karşılamayacağını ifade etmiştir. (bk. Ebu Davud, Savm, 38; Buhari, Savm, 29) Böyle olmasına rağmen, niyet etmediği için oruç tutmayan kişilere kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir.
- Çünkü manevi sorumluluğu, kefaretten daha ağırdır.
- Ömrü yettiği ve sağlığı el verdiği sürece kaza orucu tutan bir kimse, artık oruç tutamayacak kadar hasta veya yaşlı olursa, bu oruç borçlarının fidyesini öder.
- Fakihlerin çoğunluğu, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) ayetinden hareketle, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden ölüm döşeğine düşmüş kimselerin, oruç borçları için fidye ödenmesi vasiyetinde bulunmalarının müstehap olacağını söylemişlerdir.
Eğer vasiyet etmişse mirasçıları malının üçte biri oranında bu vasiyeti yerine getirirler. Fidye, ölenin bıraktığı maldan techîz, tekfin masrafları ve borçları çıkarıldıktan sonra, kalan malın üçte birinden verilir. Şayet fidye üçte birden çok tutarsa, fazla olan kısım ancak varislerinin rızası ile ödenebilir.
Kaç yaşındaki çocuğa fitre verilir?
Bebek için fitre vermek gerekir mi? – Fıtır sadakasının dinen gerekmesinin (vücub) sebebi, ilgili hadislere dayanılarak “sağ olma” (sağ olarak Ramazan bayramına kavuşmuş olma) şeklinde belirlenmiştir. Bu itibarla Ramazan bayramından önce doğan bebekler için fitre vermek gerekir. Doğmamış çocuğun fitresini vermek gerekmez.
2024 fitre ne kadar?
Fitre 2023 Ne Kadar? Fitre Bedeli Kaç Para Oldu? Geçmiş Yıllara Ait Diyanet Fitre Miktarları Ramazan ayının diğer önemli ibadetlerinden birisi de fitredir. Her Müslümanın vermesi gereken maddi bir ibadettir. gücü yeten her Müslüman bireyin ramazan ayı içerisinde ihtiyaç sahibi kişilere vermesi gereken sadakaya denir.
- Fitre her yıl diyanet tarafından açıklanır.2023 yılına ait fitre miktarı da açıklandı.2023 Fitre Ne Kadar? Fitre miktarları her yıl Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından belirlenir.
- Fitre miktarının belirlenmesinde, İslam dininin temel kaynaklarında zikredilen deliller ve günümüz şartlarında bir kişinin günlük gıda ihtiyacının ortalaması esas alınır.
Din İşleri Yüksek Kurulu, 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2024 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarını 70 TL olarak belirledi. Bununla birlikte her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir.
2002 32003 3,52004 3,852005 42006 4,52007 52008 62009 6,52010 72011 7,52012 8,52013 9,52014 102015 11,52016 152017 162018 192019 232020 272021 28 40 2023 70
Fitre Nedir? Fitre; halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. Fitre Ne Zaman Verilir?
Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir. Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir.
Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir. Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan’ın ilk günlerinde vermek de caizdir.
Fitrenin hedefi, bir fakirin içinde yaşadığı toplumun hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanması, böylece bayram sevincine iştirak etmesine katkıda bulunmaktır. Günümüzde fıtır sadakası miktarının belirlenmesinde, kişinin bir günlük (iki öğün) normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktarın ölçü alınması daha uygundur.
- Işi dinen zengin sayılanlara, usûlüne (anne, baba, dedeler ve nineler), fürûuna (çocuk ve torunlar) ve eşine fıtır sadakası veremez.
- Fitreler bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtılabilir.
- Ancak bir kişiye verilen miktar bir fitreden az olmamalıdır.
- Fitre Kimlere Verilir? Fitre, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir.
Fitre sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Fitre Kimlere Verilmez? Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fitresini ve fidyesini kendi anası, babası, dede ve nineleri, çocukları, torunları ve onların çocuklarına vermez.
Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,Eşine,Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa
Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir. Günlük Oruç Fidyesi Ne Kadar? Oruç fidyesinin tutarı fitre sadakası kadardır.
- Bu fidyeler Ramazan’ın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazan’ın içinde veya sonunda da verilebilir.
- Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir.
- Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah’tan bağışlanmalarını isterler.
- Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza ederler.
Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış/sadaka sayılır. : Fitre 2023 Ne Kadar? Fitre Bedeli Kaç Para Oldu? Geçmiş Yıllara Ait Diyanet Fitre Miktarları
2023 Fidye ne kadar Diyanet?
Fidyelerinizi, Diyanet Vakfı aracılığı ile muhtaç durumda olanlara ulaştırabilirsiniz. Asgari Fidye bedeli 70 TL ‘dir.
Fitre miktarı nasıl hesaplanır?
Fitrenin hesaplanmasında ölçü, bir fakirin günlük iki doyumluk yemeğine denk olan yiyecektir. Bu ölçü (3 kilogram arpa, kuru hurma veya 1,5 kilogram buğday) veya bu değerde nakit paradır. Her yıl bu rakam Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki (Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığınca) istişareler sonucu belirlenir.
Fitre alan kişi ne yapmalı?
Fitre verilirken, fitreyi alan kişiye söylemek gerekir mi? » Sorularla İslamiyet Soran : aysenince Fitre verdiğimiz kişi namaz kılıyor olmalı mı? Fitre olduğunu söylememiz gerekir mi? Duyduğuma göre “fitreyi aldım kabul ettim” diye bir namaz kılması gerekiyormuş bu doğru mudur, yoksa habersizce verilebilir mi? Değerli kardeşimiz, Fitre verilen kişinin namaz kılması şart değiildir.
Fitre kaç gram?
Zekatınız tüm mal varlıklarınızın bütününden hesaplanmaktadır. – Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda nakit olarak bulunan Türk Lirası cinsinden paralarınızı giriniz. Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda nakit olarak bulunan döviz cinsinden paralarınızı giriniz.
Her döviz türünü ayrı ayrı girerek sepete eklemeniz gerekmektedir. Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda bulunan altınlarınızı türlerine göre ayrı ayrı girerek sepete ekleyiniz. Hanefi mezhebinden olanlar ziynet eşyalarını da zekat hesaplamasına dahil ederler.
Şafii mezhebinden olanlar ise küpe, yüzük, gerdanlık, kolye vb. altından mamul ziynet eşyalarını zekat hesaplamasına dahil etmezler. Zira onlara göre ziynet eşyaları asli ihtiyaçlardan olup bunlara zekat gerekmez. Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında kenarda bulunan gümüşlerinizi sepete ekleyiniz.
- Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında depolarınızda veya raflarınızda bulunan mamul veya yarı mamul ticari mallarınızı Türk lirası veya döviz cinsinden olmak üzere ayrı ayrı sepete ekleyiniz.
- Asli ihtiyaçlarınız ve gelecek bir yıl içerisinde vadesi dolacak borçlarınız dışında hisse senedi, çek, senet, sukuk, kira sertifikası vb.
diğer mallarınızı Türk lirası veya döviz cinsinden olmak üzere ayrı ayrı sepete ekleyiniz. Buğday ürününüzün miktarını,birim fiyatını ve zirai faaliyet esnasında oluşan sulama, ilaçlama, mazot vb. ekstra masraf yapıp yapmadığınızı ve masraf tutarını giriniz.
Para, Altın, Gümüş ve Ticaret Malları Zirai Mahsuller
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Asli ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, barınma, nafaka (yiyecek, giyecek ve sağlık giderleri), ulaşım, eğitim, ev eşyası, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, kitaplar, güvenlik amacıyla kullanılan aletler ve elektrik, su, yakıt, aidat vb.
diğer cari giderler ve bu temel ihtiyaçları karşılamak için ayrılan paradır. (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 332-333; İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, III, 178). Paralar(altın, gümüş, döviz vb.), ticari olan varlıklar ve bunların gelirleri, yatırım amaçlı gayr-i menkuller vb.
- Birikimlerin nisap miktarı 80,18 gram altın veya onun değerinde bir meblağdır.
- Nisap miktarına ilk defa sahip olan kişinin zekatla yükümlü olabilmesi için bu birikimi nisaba ulaştığı andan itibaren üzerinden bir tam kameri yılın(354 gün) geçmesi gerekir.
- Bu birikimin üzerinden bir kameri yıl geçtikten sonra o zekat yılı içerisinde ödenecek borçlar çıkartılır, alacaklar eklenir ve elde edilen meblağ 80,18 gram altına eş veya daha fazla ise bunun tamamı zekata tabidir ve kişinin zekatla yükümlü olduğu an, o andır.
Kişi kendisi için bu tarihi başlangıç günü belirleyip artık bundan sonra zekat hesabını, her kameri yılın hep aynı gününde bu şekilde yapar. Yıl içerisindeki mallara ait artışlar veya eksilmeler değil, yıl sonundaki mevcut değeri baz alınarak hesaplamayapılır.
Buna göre yıl içerisindeki artışlar üzerinden bir kameri sene geçme şartı aranmamaktadır. Ancak kişi zekatla yüküm olduktan sonra zekat ödemesi için bu süre dolmadan önce de ödeme yapılmasında dinenbir engel bulunmamaktadır. Bu tür varlıklardan / birikimlerden zekat ödenme oranı kırkta bir(1 / 40) yani % 2,5’tir.Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekat için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde Hanefilere göre zekata tabidir.
Şafii, Maliki ve Hanbeli bilginlerine göre ise, kadının normal olarak takıp kullandığı ziynet(takı) eşyası, asli ihtiyacı sayıldığından bunlardan zekat gerekmez(Nevevi, el-Mecmu’, VI, 46; İbn Kudame, el-Muğni, IV, 220). “Ziynet eşyalarında zekat yoktur” (Beyhaki, IV.138; Darekutni, I.250).
- Ancak birikim ve onu kullanmama niyetiyle edinilmiş ise zekata tabi olur(Dimyati, İanetü’t-Talibin,II, 177, Daru’ – Fikr, 1997).Ancak günümüzde bütün dünyadaki Müslümanlarıdüşündüğümüz zaman fakirin lehine olması açısından Hanefi Mezhebinin görüşünün tercih edilmesi uygun olacaktır.
- Elmas ve zümrüt gibi değerli maddeler, takı olarak kullanmak, süs olarak sergilemek ya da atıl halde tutmak gibi amaçlarla elde bulunduruluyorsa, bunların zekatını vermek gerekmez.Ancak yatırım yapmak için alınmışlar ve alım – satımını yapmak üzere elde bulunduruluyorlarsa bunlar ticaret malları gibi zekata tabidir.
Bunların değeri diğer ticaret mallarının, paraların ve altınlarındeğeri ile birlikte toplanır ve zekatı verilir. Bir şirketin hisse senetlerine sahip olan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olduğugibi şirketin elde edeceği kar ya da uğrayacağı zarara ortak olur.Dolayısıyla bu şirketin kar etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kar payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yılgeçerse % 2,5 oranında zekatı verilir.Eğer söz konusu hisse senetlerine, elde tutulup kar payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacı ile sahip olunursa bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir ve nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve % 2,5 oranında zekata tabi olurlar.
- Ticaret veya yatırım amaçlı olmayan gayri menkullerin gelirinden zekat verilir.
- Zekat yılı içerisinde ödenecek olan borçlar çıkıldıktan sonra kira gelirleri, diğer gelirlerle birlikte nisap miktarına (80,18 gr.
- Altın veya değeri) ulaşır ve üzerinden bir kameri yıl geçerse kırkta bir (% 2,5) oranında zekatının verilmesi gerekir.
Ticaret veya gelir getirmesi için alınan ev, arsa, daire, dükkan gibi akarların gelirleri ile fabrika gelirleri de zekata tabi olup bunlar da bu kalemdeki diğer birikimlere katılarak birlikte nisaba ulaşması durumunda kırkta bir (% 2,5) oranında zekat verilmesi gerekir.
- Ticari amaçla yapılan ev, dükkan vb.
- Inşaatlar zekat verilecek gündeki piyasa değeri bedeli üzerinden kırkta bir (% 2,5) oranında hesaplanarak zekat verilmesi gerekir.
- Işinin ticaret amaçlı olmayıp ev, işyeri, çiftlik vb.
- Amaçlarla kullanmak üzere alıp elinde bulundurduğu gayr-i menkuller ile kişinin kullanmakta olduğu arabası zekata tabi değildir.
Ancak yatırım amaçlı olarak elde bulundurulan ev, arsa, tarla vb. gayr-i menkuller piyasa değeri üzerinden hesaplanıp kırkta bir oranında zekatlarının verilmesi gerekir. Eğer ele henüz zekat verecek para geçmemişse ve başka zekata tabi mal varlığı da yoksa bu gayr-i menkuller satıldıkları zaman zekatları geçmiş yıllarınki ile birlikte hesap edilerek her yıl için kırkta bir (% 2, 5) oranında zekatı verilir.
Detaylı Bilgi Topraktan elde edilen tarım ürünlerinden zekat vermek için nisap miktarı; buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir ürünlerde, beş vesktir. Bunun günümüzde kullanılan ağırlık birimi ile karşılığı, ürüne göre 653 – 1000 kg arasında değişmekte mesela buğdayda 653 kg’a tekabül etmektedir.
Bunların dışındaki ürünlerde ise yukarıdaki maddelerden beş veskinin değeri en düşük olanının kıymetine denk olan miktardır. Öşür oranı,yağmur veya nehir gibi masraf edilmeden tabii yollarla sulanan araziden alınan üründe 1/10,masraf veya emek ile sulanan arazide 1/20 dir.
(İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadir,Beyrut,II,242-243-250). Nitekim Hz.Peygamber (s.a.v.) “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir vardır. “(Buhari,Zekat,55) buyurmuştur. Toprak mahsulleri için ürünün elde ediliş amacına yönelik masraflar veya borçlar hariç kişinin diğer borçları düşülmez.
Zirai Mahsuller Zekât Hesaplaması İle İlgili Din İşleri Yüksek Kurulunun Görüşü: Detaylı Bilgi İmam Ebû Hanîfe’ye göre az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 372). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, 208; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 288).Ahmed b.
Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir(İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 155 – 160).Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb.ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına(beş vesk / ürününe göre 653 – 1000 kg.arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur.Bunların dışındaki ürünler ise yukarıdaki maddelerden beş veskının değeri en düşük olanının kıymetine ulaştığı zaman(Şeybânî, el – Câmi‘u’s – sağîr, s.130 – 131) öşür verilir.
Bu görüş, nassların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir. Detaylı Bilgi Kural olarak, sulanması masrafsız olan arazilerden elde edilen ürünün onda biri, masraf edilerek ve emek sarf edilerek sulanan arazilerden elde edilen ürünün ise yirmide biri öşür olarak verilir.
- Sulama ile birlikte, günümüz tarım şartlarının gerektirdiği gübre, ilaç ve mazot gibi masrafların öşür hesabında dikkate alınıp alınmayacağı tartışmalı bir konudur.
- Bu ilave masraflar üretimin maliyetinde önemli bir yekûn oluşturduğundan bunların öşürhesaplamasında dikkate alınması görüşü daha uygundur.
Bu nedenle tarım ürünleri, sulama masrafları ve yukarıdaki ilave masraflar çıkarıldıktan sonra nisaba ulaşması hâlinde 1/10 oranında zekâta/öşre tabidir. Eğer masraflar çıkarılmadan verilecekse 1/20 oranında öşür verilir.Tarım ürünlerinde nisap miktarı, buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir ürünlerde, beş vesktir.