Yazının Sahibi:
Ekrem Hakkı Ayverdi
Şimdi tâmiratın nasıl yapılacağı hakkındaki fikirlerimize geliyoruz :
1- Her şeyden evvel nazarı îtibâra alınacak prensip, yanan yerlerin eskisine uygun karakterde ve beş asır evvelki hüvüyetine, vahdetine sâdık bir şekilde ''milli bir şahsiyeti hâiz'' olarak yapılmasıdır. Bu şahsiyet aksamadan, zamanın ihtiyaçları ile uyuşabilir. Bizde son zamanlarda husûle gelen sakat bir zihniyet,her hareketimizi Avrupalılarda ve Amerikalılarda uyandıracağı akisle ölçmeye meyletmektedir. Bu fikri asla tasvip etmemekle berâber, mevzû dışı bir parantez açmamak için şunu söyleyelim ki, yangın olur olmaz birçok mühim radyolar bu felâketi ehemmiyetle belirtmiş ve Çarşının doğru yanlış bir târihçesini yapmıştır. İstanbul'u ziyaret eden seyyahların büyük kısmının en alâka duyduğu yer, onların tâbiriyle '' Büyük Pazar '' idi. Biz, biz olduğumuz zaman bâki kalır ve cihan nazarında bir ehemmiyet kazanırız. Aksi halde bir müstemleke hüviyetine bürünmek mukadderdir.
2- Bunu temin için görünmeyen veya sıva altında kalacak yerlerde betonu ve çimentoyu kullanmayı, restorasyonun umûmi kaideleri dahilinde kalarak tevciz etmek lâzımdır. Fakat bu maddeyi sûiistimâl etmemek ve dükkân tonozları arasındaki kesme taş ayakları sıvamak lâzımdır.
3- Tahkimi icâb eden yerler için mütehassıs mîmârların bir karar vermesi, her noktanın icâb ettiği malzeme ve işçiliği intihab etmesi lâzımdır. Ekserisi köfeki olmak üzere mevcut yekpâre taş ayaklar hakkında yerinde hüküm ve karar vermek gerekir.
4- Bu çarşıyı, ecnebilerin galeri dedikleri ve içinde mal teşhir olunan büyük umûmi mağazalardan, Lafayet, Prentan vesâire gibi, addetmek icâb eder. Orada da hemen her '' reyon '' bir şahsa âittir. Burada da o üslubu takip edip kepenk ve istor yapmamalı, açık teşhir cihetine gidilmelidir. Îtiyat sâikasıyle esnaf bu usulü kabule yanaşmayabilir, fakat bu tarzın, istifâdesine daha uygun olduğu ve birçok külfetleri hazfedeceği izah olunursa kani olmamasına bir sebep yoktur. Böyle yapılmakla çarşının birliği ve umûmi âhengi daha kuvvetle tebârüz ettirilmiş olur. Esâsen asırlarca, çarşı bu şekilde çalışmış; ne kepenk, ne camekân kullanılmıştır. Bu karakterin belirtilmesi, Avrupalılardan çok evvel bizde tatbik edilen toplu çarşı usûlünün husûsiyetlerini ortaya koyar.
5- Yağmur boruları ve olukları için 1894 deki usûl yerine daha emin ve göze batmayan bir çâre bulunmalıdır.
6- Bütün elektrik tesisâtı yeni baştan ve umûmi olarak yapılıp her mağazaya bir sayaç konulmalıdır.
7- Bizim çarşılarımızda çiçekli kalem yapılmamıştır ve böyle birşeye lüzum ve mahal yoktur. Onun yerine kemer sarkmalarına birerer fileto çekmekle iktifâ etmelidir.
8- Döşemelerin eskisi gibi taş olması bittabi müraccah ise de, çok pahalı olmasından dolayı buna imkân olmayabilir. Ancak asfalt ve çimento sıva gibi âbidenin eski hüviyetine uymeyen bir malzemeden yapılacağı yerde, eb'adı değişik ve taş renginde yapılmış geniş ve kalın beton plâklarla yapılmalıdır ki, eski kalın taş kaldırım tesirini hâsıl etsin.
9- Çatıların örtü malzemesi için kurşun en uygun ise de, pahalılığı karşısında başka bir madde bulmak için pek titiz bir etüd yapılmalı, hem ucuz olmalı, hem de 1942 de yapılan gibi, bakılınca simsiyah ve çirkin bir manzara göstermemelidir. Herhalde yine derzli, tecridli, damlalıklı ve üstüne kurşun rengi verecek bir malzeme tasavvur olunabilir. Bu arada yağmur sularını borulara sevk edecek oluklar gayet dikkatle mütâlâa olunmalıdır.
10- Tepe camları ve fenerleri de göze çirkin görünmeyecek bir şekil de olmalıdır.
11- yalnız yayaların geçtiği orta kısımdan daha yüksek bir yaya kaldırımı yapmak abes bir şeydir. Yaya kaldırımı, sokağı daralttığı gibi, dükkân sahiplerini oralara tasarruf ve tecâvüze bir nevi âmil olmaktadır. Bunların derhal hazfiyle tecâvüzleri önlemek gerektir.
12- Bu defâ yanmamış olmakla beraber, Büyük Bedesteni de bu tâmirde aslâ ihmal etmemelidir. Bedestenin zemininde tâ 1894 zelzelesinde düşen sıva döküntülerinin bakiyyesi durmaktadır. Bunların kaldırılarak seviyenin eski haline ifrâğı ve kaldırım yapılması lâzımdır. Bundan başka duvarların fırça ve sâir vasıtalarla mükemmel temizlenmesi, belki eskiye uyarak sıvanması lazımdır. Bugünkü görüşü esrarlı ve cazibeli ise de, pislik bunda rol oynamaz. Pis olmadan o havayı yaratmak lâzımdır. Belki Sandal Bedesteni de bir nümûne teşkil edebilir.
13- Bedestende başarılacak mühim bir nokta da, Avrupa özentisi camekânlar yerine, Bedesteni Bedesten yapan ve bâzıları 16-17'nci asırlara dayanan altın kabartma Besmele ve âyetlerle süslü dolapları ve önlerindeki peykeleri meydana çıkarmak ve eski hüviyetini ihyâ etmek keyfiyetidir.
14- Çarşı için tasavvur ettiğim en mühim noktalardan biri de, kışın bütün kapıları sıkı sıkıya kapayıp, bütün binâyı merkezi teshin sistemiyle ısıtmaktır. Bu sâyede :
a- Camekân ihtiyacından kurtulunur.
b- Mallar rutûbet tesirinden kurtulur.
c- Esnaf, sıcak ve rutûbetsiz bir yerde sıhhatlerine kavuşur.. Zirâ esnafların bir çoğu rutûbetten pek ziyâde müteessir olmakta ve hastalanmaktadırlar.
d- Kışın çarşıya gitmeye korkan müşteriler, bol bol gelerek Çarşı esnafı azim istifâdeler sağlar. Ben bu merkezi teshin usûlünün nasıl yapılacağını tesbiti keyfiyetini, mîmârî ile hemâhenk olarak etüd etmeyi müteassıslarına bırakarak, yine istirad açmaktan imtinâ ediyorum. Yalnız şunu söylemek isterim ki, bu merkezi teshin işi yapıldıktan sonra, zaten misli olmayan Kapalıçarşı, tasavvurun fevkinde bir kıymet kazanmış olacaktır.
15- Bütün bu tâmirat evvelâ Bedesten civarından başlamak üzere, kısım kısım, sokak sokak ele alınmalı ve biri bittikçe diğerine geçilmelidir. Her tarafta birden işe başlamak, istifâdeyi tehir eder.
16- Çarşıda bilhassa kimyevi usûllerle bir yangın söndürme tertibâtına ihtiyaç vardır.
Bâzan kahır yüzünden lûtuf olunur, derler, inşallah bu da öyle olsun. İstanbul'un sokaklarında satılan Kâlayı Maarif'in her halde bir çoğu bu çarşıda görülenlerden doğmakta idi. Bundan böyle Çarşımızı İstanbul'a, İstanbul'umuzu da eski nâmına lâyık bir hâle getirelim. Bu bizim neslimizin en büyük borcu ve vazifesidir.
(*) Milliyet Gazetesi, 1,12,1954; İstanbul.
İstanbul Fetih Cemiyeti yayınlarından Ekrem Hakkı Ayverdi Makaleler kitabından S.228
Kaynak: Mimar.cc