Zülfündedir benim baht-ı siyâhım
Sende kaldı gîce gündüz nigâhım
İncitirmiş seni meğer ki âhım
Seni sevdim odur benim günâhım
(Dede Efendi)
Zülf: Saç
Baht-ı siyah: Kara yazı
Nigâh: Bakış
* * *
Her na’lede bir nahl-i güle kondu safâdan
Her nağmeden tebdîl-i makâm eyledi bülbül
(Nâbî)
Na’le: Nâle, figan, inilti
Nahl: Fidan, dal
Tebdîl: Değiştirme
* * *
Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır
Kande varsam ey perî gönlüm senin yanındadır
(Fuzûlî)
Âşiyân-ı mürg-i dil: Gönül kuşunun yuvası
Zülf-i perîşân: Dağınık saçlar
Kande: “Ne zaman”
* * *
Âlem oldu şâd senden ben esîr-i gam henüz
Âlem etdi terk-i gam bende gam-ı âlem henüz
(Fuzûlî)
Şâd olmak: Mutlu olmak
Esîr-i gam: Üzüntü esiri
Terk-i gam: Üzüntüyü terk etmek, üzüntüden kurtulmak
* * *
Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok
Efsûs ki gamdan beni âzâd edecek yok
(Nigâr Hanım)
Efsûs: Yazık! Hay! Eyvah! gibi bir teessür edatı.
* * *
Yine zevkâk-ı derûnum kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu, reh-i seng-sâre düştü
(Mehmed Esad Gâlip Dede)
Zevrâk-ı Derûn: Gönül kayığı
Reh-i Seng-sâr: Taşlıklı yol
* * *
Yakma cânım, na’le-i bî-ihtiyârımdan sakın
Dökme kânım âb-ı çeşm-i eşk-bârımdan sakın
(Fuzûlî)
Na’le-i bî-ihtiyâr: İstek dışı (elinde olmadan) ağlayıp inlemek
Âb-ı çeşm-i eşk-bâr: Sular seller gibi göz yaşı dökmek
* * *
Cevr odu yakdı beni yanımda durma ey gönül
Bir tutuşmuş âteşim kurb ü civârımdan sakın
(Fuzûlî)
Cevr: Eziyet, zulüm
Kurb: Yakınlık
Od: Ateş
* * *
Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân etmesin her kim ki kıymaz cânına
Cânını cânâne vermekdir kemâli âşıkın
Vermiyen cân îtirâf etmek gerek noksânına
(Fuzûlî)
Meyl-i Cânân: Sevgiliye yakınlaşma, ona meyletme
Kemâl: Olgunluk
Noksân: Eksiklik, yetersizlik
* * *
Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhaddimize kal’a bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız zînetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehâdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nâm alırız biz.
(Nâmık Kemâl)
Âmâl: Ameller, yapılan işler
Efkâr: Fikirler, düşünceler
İkbâl: Baht açıklığı, talih, refah
Zînet: Süs
Hâk: Toprak
Kâm: Zevk