Sağlamlaştırma
Sağlamlaştırma çalışmaları, anıtın malzemesinin, taşıyıcı sisteminin ve üzerinde bulunduğu zeminin sağlamlaştırılması olmak üzere üç düzeyde ele alınabilir.
a. Anıtın yapıldığı malzemelerin sağlamlaştırılması
Anadolu'nun i.ö. 7000'e kadar giden yerleşik tarihi içinde binalar yörenin olanaklarına ve geleneklere bağlı olarak kerpiç, tuğla, ağaç, taş gibi doğal kökenli malzemelerle yapılmışlardır. Malzemeler doğal etkilerle, zamanla bozulup harap olur. Açıkta kalan kerpiç yağmur karşısında eriyip dağılır, tuğla aşınır, çatlayıp ayrışır, ağaçtan yapılan kiriş ve dikmeler, çatılar çürür. Soylu ve dayanıklı olarak kabul edilen taşlar da düzgün yüzeylerini yitirir, oyuk ve çatlaklarla dolu, kötü bir görünüm sergilerler. Koruma uzmanları özel kimyasal birleşimler kullanarak malzemelerin dokusunu sağlamlaştırır; bozulma sürecini bir ölçüde yavaşlatıp, özgün yapıyı daha uzun süre yaşatmaya çalışırlar.
Kerpiç malzemenin sağlamlaştırılması
Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan ve açıkta, doğanın insafına bırakılan kerpiç buluntular: kent surları, konutlar, temel izleri yağışlarla yumuşayıp erimekte, güneşte çatlamakta, rüzgarIa aşınıp toz olmaktadır. Kayıpları önlemek için çeşitli yöntemler denenmiştir. Eski koruma uygulamalarında, kerpiç mimari kalıntılar zift sürülerek, yada üstleri çimentolu harçla sıvanarak korunmaya çalışılmıştır. Renk ve doku açısından kerpiç malzemeyle uyumlu olmayan bu müdahaleler artık terk edilmiştir. Kerpiç kalıntılar ve hala içinde yaşanmakta olan köy evleri, binlerce yıldır Anadolu'da uygulandığı gibi, sürekli bakım yöntemiyle, çamur harcı ile sıvanarak korunabilir. Yenilenebilir olan bu sıva, kerpiç yapıyı hava koşullarına karşı korur, eriyerek yok olmasını engeller. Ancak kerpiç üzerine yapılmış bir kabartma ya da boyalı bezemenin korunması daha gelişmiş yöntemlerle çalışan uzmanların çabalarını gerektirir. Malzemenin dağılmaması için çatlamış, ayrılmak üzere olan sıva tabakaları miller ve/veya mikro enjeksiyon yardımıyla ana taşıyıcıya tutturulur; hava koşullarından etkilenecek konumda bulunan kalıntılar müzeye taşınır, ya da yerinde korunması için üzerine çatı yapılır.
Ahşap mimari öğelerin korunması
Geleneksel Türk evini ve anıtsal mimarlığımızın yoğun bezemeli öğelerinin ana malzemesini oluşturan ahşap nem etkisiyle zamanla çürümekte; kurt yenikleri ile dayanımı azalmaktadır. Kapı, pencere kapağı, minber gibi mobilya niteliğinde işlenmiş mimari öğelerin, furuş, balkon korkuluğu, tavan bezemesi gibi ayrıntıların böceklerinin öldürülmesi ve dokularının sağlamlaştırılması için kimyasal maddelerle işlem görmeleri söz konusudur. Pahalı ve zahmetli olan bu tür konservasyon çalışmaları önemli kültür varlıklarımızın ahşap minber, kapı, pencere kapağı, rahle ve benzeri ahşap öğelerinin onarımlarında uygulanmaktadır. Çoğu kez yörede bulunan yumuşak ağaçlarIa yapılan geleneksel konutlarımızda ise ahşap iskeletin eskimiş olan öğeleri yenilenmekte; onarımlarda emprenye edilmiş ahşap kullanılarak, yeni öğelerin yaşamlarının daha uzun süreli olması güvence altına alınmaktadır.
Taş öğelerin sağlamlaştırılması
Günümüzde taşların sağlamlaştırılması, atmosfer etkilerinden korunması için sürekli araştırmalar yapılmakta, bu konuda bilimsel çabalar sürmektedir. Bozulma sürecini geriye döndürmek olası değildir ancak çok önemli özel ayrıntıların (rölyefler, yazıtlar, figürlü plastik) dayanımlarını arttırmak, özgün ayrıntıları daha uzun süre yaşatabilmek için sağlamlaştırma uygulamalarına gidilmektedir. Taşa püskürtülerek, fırça ile sürülerek veya vakumla uygulanan taş sağlamlaştırıcıların uzmanlar tarafından seçilmesi ve onların önerileri doğrultusunda, denetim altında uygulanması gerekir. Sağlamlaştırma yöntemi taşın türüne ve bozulma durumuna göre belirlenir. Kimya sanayiinin geliştirdiği ve ''harikalar yaratıyor'' diyerek piyasaya sunduğu malzemelerin dayanımları, eskime süreçleri bilinmeden kullanılmaları sakıncalıdır.
Zeynep Ahunbay : Tarihi Çevreyi Koruma ve Restorasyon s.90
{jcomments on}