Necmeddin Okyay
“Akılalmaz incelikteki Osmanlı zevkinin ve estetiğinin imbiğinden geçmiş o harikulade adam nasıl unutulabilir!” Defterindeki Kırk Suretten ilki ve “kendi gök kubbemizde bir kuyruklu yıldız” dediği Necmeddin Okyay’ı anlatmaya böyle başlıyor Beşir Ayvazoğlu. Ve şöyle devam ediyor:
Mehmed Akif’in en güzel manzumelerinden birinin de kahramanı olan “mecazib-i ilahiye”den Said Paşa İmamı bir gün hiç adeti olmadığı halde komşusu Nebi Efendinin kapısını çalar ve “Bir oğlun olacak, adını Necmeddin koy!” deyip uzaklaşır. Yeni Valide Camii İmamı ve Mahkeme-i Şer’iyye Başkatibi Mehmed Abdünnebi Efendi o gece rüyasında odasının penceresine bir kuyruklu yıldızın konduğunu görecek ve bu hadiseden dört ay sonra doğan (29 Ocak 1883) oğluna Necmeddin adını koyacaktır.






Ebrû sanatında sanatkârın hissiyâtı objeye nakşolurken bir çok şekilde tezahür etmiş. Bu aşağıda bahsedilecek olanlar, geleneksel ebrû sanatı örneklerinden günümüze ulaşabilenler arasında öğretilegelenlerdir.
Ebrû, su üzerinde güzeliğe aracı olma ve layık olma heyecanı... Bu heyacanla gelir eller tekne denilen sonsuzluk kapısını açmak için.. O eller ki önce suda yansımasını görür, sonra kendi içine kanatlanır. Eller renklere dokunur, suya düşer,










