 Levni (17. yüzyıl sonları, Edirne- 1732, İstanbul), asıl adı Abdülcelil Çelebi, Lale Devri'nin en tanınmış minyatür sanatçısıdır. Minyatür sanatına derinliği ve perspektifi getirmiş, yapay, yaldızlı ve canlı renkler yerine daha doğal renkler kullanmıştır.
Levni (17. yüzyıl sonları, Edirne- 1732, İstanbul), asıl adı Abdülcelil Çelebi, Lale Devri'nin en tanınmış minyatür sanatçısıdır. Minyatür sanatına derinliği ve perspektifi getirmiş, yapay, yaldızlı ve canlı renkler yerine daha doğal renkler kullanmıştır.
Topkapı Sarayı'ndaki nakkaşhanede tezhip öğrendi, daha sonra da II. Mustafa zamanında sarayın başnakkaşlığına getirildi. III. Ahmet döneminde de bu görevini sürdürdü. Lale Devri'nin insanı olmasından dolayı, minyatürlerinde daha çok eğlence sahnelerini işledi. Şair Vehbi'nin, III. Ahmed'in şehzadelerinin 1720'deki sünnet düğünün anlatan Surname'sini süsleyen minyatürleri Levni'nin en ünlü eserleri arasındadır.






 
  Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı.
Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı.











 
  
		