RestoraTÜRK

  • Yazı boyutunu yükselt
  • Varsayılan yazı boyutu
  • Yazı boyutunu düşür
Anasayfa Sanat Resim ve Heykel AŞKIN % 60 ‘ I

AŞKIN % 60 ‘ I

En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bir kere kış mevsiminde buraya gelmek, hele bir de sizin gibi sıcak memleketlerin insanları için, tam anlamıyla bir delilik. Bırakın gezmeyi, burnunu dışarı çıkarabilene aşk olsun. Soğuk içinize kadar işler. Bu mevsimde buraya gelenlerin aklında kalacak ilk şey soğuk! İkincisi ise karanlık! Kışın güneş doğmayan bir memleket burası… Zamanın zamansızlığını daha iyi anlıyorsunuz burada. Sabah, öğle, akşam... Ne zaman, ne demek? Şimdi burada bu vakitte öğlen mi gece mi? Gece sadece karanlığı mı ifade ediyor, yoksa günün bir vaktini mi? Yazın ise hiç güneş batmıyor. İşte havanın karanlıkken bir daha aydınlanmadığı, aydınlanınca bir daha adam akıllı kararmadığı, yazın tatlı bir bahar havası, kışın da dondurucu bir soğuğu olan İsveç’in Stockholm kentindeyiz. Yaz geceleri siyah değil, lacivert olur burada. Yıldızlar değil, sadece kutup yıldızları görünür gökyüzünde. Yine böyle bir gecede fısıldadı kulağıma, tıraşsız heykeltıraş İlhan Koman:

 

Üç ülkeye sınırı olan, Osmanlı kültürünün altın çağına merkezlik yapmış, küçük bir kent olan Edirne’de gözlerini açmış olmanın hayatındaki en büyük değerlerden biri olduğunu anlattı. Küçükken, yazları İstanbul’a gider, denizdeki tekneleri, vapurları hiç bıkmadan izlermiş. Benden önce başkalarına âşık olmuş. Her anlattığında bir tarafım incinirdi, ama hiç ses çıkarmazdım; bilirdim ki hayatının %40’ı sanatıysa, % 60’ı bendim. Bambaşka bir coğrafyadan, bambaşka bir kültürden, dünyanın tepesinde olan Stockholm’e geldi geleli, benim içimde yaşıyordu.

İsmim Hulda. İlhan Koman’ın teknesiyim. Stockholm’de ormanın kıyısında, büyük bir gölde, kışın buz tutan bu koyda yaşıyoruz. Kışları koyda kalıyor, yazları seyahat edip farklı koylarda demirliyoruz. Beni bulduğunda çok eski bir tekneydim. Beni onarıp tamir etti. Ambar kısmımı şirin bir salon haline getirdi. Bu salonum her gün dolar taşardı. Müthiş bir arkadaş canlısıydı; arkadaşlarını görünce tüm neşesi yerine gelirdi. Çok utangaç ve alçakgönüllü bir insandı. Kendini övmekten asla hoşlanmazdı. Ancak sanatı kendisi kadar mütevazı değildi.

En büyük alanım, atölyesi oldu. En güzel zamanlarımızı burada geçirirdik. Onun ete- kemiğe büründürdüğü, sanat eserine dönüştürdüğü çelikleri, ahşapları, camları, taşları büyük bir hayranlıkla izlerdim. Bazen de ben bu heykellerinin küçük birer parçası oluyordum. İlhan Koman’ın eserlerine bakanlarda uyanan ilk duygu ihtişam, ikincisi ise hayranlık. Heykelin karşısında duran ister istemez çirkin bir demir yığınının nasıl böylesine bir sanat eserine dönüştüğüne akıl erdiremiyor. Bu heykeller ve bu deha karşısında insan kendisini bayağı küçülmüş hissediyor. Eserin kendisi işte sanat ve sanatçı böyle bir şey dedirtiyor insana. Heykellerini birer cenin olarak adlandırır, her parçanın yeni fikirler ürettiğini söylerdi. Sıradanlığa, özellikle de değiştirilemez görünen tabulara meydan okumanın kendisine büyük bir haz verdiğini anlatırdı. Ona göre işte bu böyledir diyerek peşin hükümler vermek, dar görüşlü olmaktan başka bir şey demek değildi.

Doğduğu kente, Edirne’ye, Muhteşem Akdeniz Heykeli yaptık. Bu 4 tonluk bir heykeldi. Bir demir heykel hem nasıl bu kadar ağır ve büyük, hem de nasıl bu kadar zarif olabilir diye sorduğumda, şunları söylemişti:  “İnsanın kucaklaşması ve sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim.”
Teknede bir yaşamı seçmişti ve teknede yaşam Stockholm’de efsane haline gelmişti. Evlendikten sonra da benimle yaşamaya devam etti, kendisi, eşi ve üç çocuğu beni hiç bırakmadı. Çocukları her gün buradan okula gittiler.

Tıraşsız heykeltıraş İlhan Koman 1986 yılında, 65 yaşında, ölümün toprağına çıktığında çamura ve mermere doymamıştı daha. Vasiyeti üzerine cesedi yakılıp külleri çok sevdiği Baltık denizine savruldu. O denizde ben yaşamıyordum. Sevdiğimin cesedini ben savuramadım. Onun külleri üzerinde bile yüzecek şansım yoktu artık.

O öldükten sonra beni İlhan Koman’ın heykelleriyle müzeye dönüştürdüler. Avrupa’dan İstanbul’a kadar her denizde yüzdüm. Herkese kucak açtım, ama hiç kimse onun kadar sevgiyle bakmadı bana.

 

Reklam
Reklam
Giriş yaparak üyelerin sahip olduğu birçok bilgiden yararlanabilir ve RestoraTÜRK FORUM'da bütün herşeyi özgürce konuşabilirsiniz...

Hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle...




Copyright © 2002 - 2011 Designed by  
YASAL UYARI