Dinî Musiki Kültürümüz Dünyanın En Zengin Dinî Musiki Kültürlerinden Biridir
Muzaffer Şenduran
Diyanet Aylık Dergi Mayıs Eki 2009
Dinî musiki nedir? Din ile musikinin ilgisi nedir?
Dinî  musikiden söz ederken sıkça karşılaşılan iki sorudan biri; dinde  musikinin yerinedir, diğeri ise musikide dinin yeri nedir, sorularıdır.  Hangi inançtan olursa olsun,her milletin musikisi dini ile, dini de  musikisi ile içiçedir. Türklerde de dinî musikininkaynağı, İslam’ın  kabulünden önceki döneme dayanır. Dinî musiki kültürü,  İslam’ınkabulünden sonra Türk sanatkârının yüksek dimağında yeniden  inkişaf ederek, yüce dinimizin hizmetine girmiş ve nihayetinde, dünyanın  en zengin dinî musiki kültürlerinden biri haline gelmiştir.
 Dinî musikimizin beslendiği kaynaklar nelerdir?
Özü  itibariyle dinî musikimizin beslendiği iki ana kaynak vardır . Bu  kaynaklar icraedildikleri yerin adıyla anılan, tekke musikisi ve cami  musikisidir. Tekke musikisinintemelinde, Türk sanat musikisine  yüzyıllarca okulluk etmiş Mevlevihaneler ile, Türkhalk musikimizi  geçmişten günümüze taşımış Bektaşi tekkeleri yer alır. Cami musikisinde  ise; ezan ve kamet, ilahî, temcid, na’t, salat, durak ve benzeri formlar  icra edile gelmiştir. Geleneği ve aktarım metodu sebebiyle, ustaçırak  ilişkisi içinde bu müesseselerde verilen dinî musiki eğitimi, günümüzde  de devam etmektedir. Özellikle ezan, ibadet sahasındaki fonksiyonunun  önemi ve icrası itibariyle, hassasiyetle elealınması gereken müstakil  bir mevzudur.
Ezan icrasında makam-ezan bütünlüğü neden önemlidir?
Hafız, bestekâr Saadeddin Kaynak’ın talebesi, rahmetli hocam, üstat Tahir Karagöz,dinî ve ladinî musiki alanında geniş repertuara sahip, ezan icrasına yüksek derecedehakim bir müezzin ve hafızdı. Makam-ezan ikilisinin arzettiği bütünlüğe, kendisinden nakledeceğim bilgiler ışığında temas edeceğim.
Vakit ezanlarından her biri, geleneği  icabı, kendine has bir veya birkaç makamla icra edilir. Örneğin; sabah  ezanı, saba makamında okunurken, öğle ezanında hicaz,uşşak veya hüzzam  makamlarından biri tercih edilir. İkindi, akşam ve yatsı ezanlarının da  okunduğu muhtelif makamlar vardır. Bu gelenek, hiç şüphesiz müziğin  hitapettiği vakit ve duygularla alakalıdır. Örneğin; sabah ezanında,  tesiri itibariyle sabamakamının tercih edilmesinin sebebi, ezanın bu  makamdan okunduğunda, o anda dinleyenlerin kalbinde, zihninde ve  kulağında bıraktığı deruni hislerle yakından ilgilidir.
Diyanet  İşleri Başkanlığı bünyesinde ezanın icrası ile ilgili çeşitli çalışmalar  yapılmıştır. Bu çalışmalarda, alanlarında yetkili isimler nezaretinde,  çeşitli makamları ihtivaeden ezan örnekleri çoğaltılarak kaydedilmiştir.  Günümüzde bu faydalı hizmetlerden istifade edilmektedir. Esasen imam,  hatip ve müezzinlerimiz, dinî alanda hertürlü bilgiyle mücehhez  oldukları gibi, dinî musiki alanında da verimli bir  eğitimdengeçtiklerinde; halkımız üzerinde daha yüksek tesir bırakan  hizmetleri icra edebilirlerkanaatindeyim. Bu türden hizmetler günümüzde  de artarak devam etmektedir.
Dinî musikimizin teknik özelliklerinden de kısaca bahseder misiniz?
Tekke  musikisinin içinde yer alan Mevlevi ayinleri, musiki formları içindeki  en sanatlı ve en nitelikli eserlerdir diyebiliriz. Mevlevi ayinleri,  gerek dinî gerekse ladinî musikimizin teknik özelliklerinin tamamına  yakınını bünyelerinde ihtiva ederler.Eserlerde bestelenen makamın bütün  hassasiyeti, usulvezin ikilisinin sarsılmaz bütünlüğü ve en orijinal  melodilerin yerinde geçkilerle kullanılması sebebiyle, büyükbir  verimlilik göze çarpmaktadır. Örneğin Dede Efendi’nin hüzzam ayini,  HüseyinFahreddin Dede’nin acemaşiran ayini, bu tür eserlerdendir. Halk  musikimizi vücuda getiren ve bazı semahların icrasında geçilen eserlere  (Bektaşi nefesleri, deyişlervb.) baktığımızda da, aynı yüksek karakteri,  teknik ve estetiğin parıldayan ahenginibir arada görürüz.
Türk  sanatçısı, dinî musikiye, dinin kazandırdığı engin gönüllülük, rikkat ve  derunihislerle büyük bir önem atfetmeye çalışmıştır ve dinî musikide  ulaştığı zirveyi, ladinî musiki eserlerinde arama gayretine girmemiştir.
Dinî musikimizin önde gelen şahsiyetlerinin pek çoğunun aynı zamanda hafız oldukları dikkatleri çekiyor.
Dinî  musiki alanında önde gelen şahsiyetleri deyince Abdülkadir Meragi,  Buhurîzâde Mustafa Itri, Hammamizâde İsmail Dede Efendi ve onun oğlu  Zekâi Dede Efendi, Cumhuriyet döneminde ise, Hafız Post, Hafız Burhan,  Hafız Saadeddin Kaynakgibi pekçok güçlü şahsiyetten sözedebiliriz. Bu  kimseler de dahil olmak üzere, niceicracılarımızın isimlerinin başında  hafızlık takısının statik olarak kullanıldığı bir dönem,musiki tarihimiz  içinde yaşanmıştır. Bu gerçek; bize hem dinî hem de ladinî musikiyi en  iyi şekilde icra etmekte, din adamlarımızın çok mahir olduğunu bir kez  dahaispat eder.
Güzeli arama, güzeli bulma, güzel olana bağlanma  yolunda, dinî musikimizin yakınlaştırıcı, ruh derinliği veren bir etkisi  bulunmaktadır. Dinî musikinin icrasında kullanılan sazlardan “ney”de  çıkardığı ses itibarı ile dinleyenlere çok tesir etmektedir. Neyle  birlikte hemen Hz. Mevlana ve ona ait “Bu ney sesi âteştir, rüzgar  değil” sözlerihatırlanır. Yani ney ile Hz. Mevlana, ney ile aşk sanki  özdeşleşmiş gibi.
Bize bu gizemli sazı anlatır mısınız?
Ney,  musikimizin icrasında çok yüksek önemi olan temel sazlarımızdan  biridir. İnsan ruhunda en mistik duyguları çağrıştıran ve ona çok kesif  bir şekilde tesir eden,güçlü bir sazdır. Bu değerli sazımızın insan  üzerindeki etkisini gözler önüne serenbir hatıramı değerli okurlarımızla  paylaşmak istiyorum. ABD’de, San Diago Üniversitesinde verdiğimiz bir  tasavvuf musikisi konserinde, bu üniversitenin öğretim elemanlarından  Profesör Schat’ın, konser sonrası elime tutuşturduğu notu hiç  unutamıyorum. Kağıtta, “Bu sazı dinlerken kendimi cennette hissettim”  yazıyordu. Bunuyazan insan bir Hristiyandı. Farklı dinlere mensup  insanlara bile cennet duygularınıtattırabilen bu musikinin elbette en  önemli ve temel sazı olmalıdır. Ayrıca ney, teknik özellilerini pekçok  insanın bilmediği ve musikimizin akort sistemlerine, türleriyle adını  veren bir sazdır. Ney türleri; Şah ney, Davud ney, Bolahenk ney,  Müstahzen ney, Nısfi ney, Kız neyi, Süpürde ney olarak adlandırılırken,  akort sistemlerimizden de Şah akort, Davud akort, Bolahenk akort,  Müstahzen akort, Nıfsî akort, Kızakort, Süpürde akort, diye bahsedilir.  Uzun yıllar yeterince üzerinde durulmadığından bu saz musikimizde  “otantik saz” olarak anılageldi. Fakat günümüzde usta icracıların  elinde, hem yurt içinde hem de yurt dışında, özellikle Fransa ve ABD’de  tanınarak layık olduğu yere doğru ilerlemektedir.



 
 
 
  
			 
			 
			










 
		